Kamalak Elazığ'dan Seslendi!

'Saadet Partisi iktidara gelmeden, kavganın küfrün yolsuzluğun, usulsüzlüğün, rüşvetin, yalanın, talanın, zulmün önlenmesi mümkün değildir'.

PAYLAŞ
Harput TV - Harput TV

Saadet Partisi ilk seçim mitingini Elazığ’da gerçekleştirdi.

Elazığ’da İstasyon meydanında gerçekleştirilen mitinge Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak da katıldı. Mitingde konuşan Genel Başkan Mustafa Kamalak, Türkiye’nin kısır kavgaların, içi boş polemiklerin, seviyesiz tartışmaların esiri edildiğini söyledi.

Kamalak, “Saadet Partisi Kadim Gelenekleriyle, Kerim Geleceğe yürüyen bir partidir. Saadet Partisi, makamın ve servetin değil, hakkın ve hakikatin temsilcisidir. Bizim  : “Ne hasetimiz var, ne de kasetimiz. Bizim ne kirimiz, ne de kinimiz vardır. Bu yüzden kimse bizi bu ülkenin insanına tuzak kurmakla suçlayamaz. Kimse bizi, AB’nin ABD’nin ve İsrail’in maşası olmakla suçlayamaz. Ya şehit ya gaziyiz, biz bu dava uğruna, Hak yolundan dönmeyiz, bizde iman konuşur. 4 tane partimiz kapatıldı. Üzerimize tanklar sürüldü. Ama biz o tanklarımıza tek bir taş bile atmadık. Korktuğumuz için değil, milletimizi sevdiğimiz için.

Asıl yarış şimdi başlıyor. Efsane hizmetleriyle belediyecilikte çığır açan Milli Görüş kadroları, bu seçimde yönetimi tekrar teslim alacak, milletimizi, özlediği hizmetlere, inşallah yeniden kavuşturacaktır. Çünkü belediyecilik bizim işimizdir.  Hatırlayacaksınız; Yolumuz Kesilmeden önce, biz binlerce belediye başkanlığını kazanmıştık. Kazandığımız her belediyenin giriş kapısına da kocaman harflerle “rüşvet alan da veren de melundur” tabelasını asmıştık. Belediyelerin kapısını halkımıza açtık. Hizmet belediyeciliğini başlattık. Rüşveti önledik. Sizin hakkınıza sahip çıktık. Yetimin hakkını koruduk. Ucuz fakat kaliteli konut projesinin hayata geçirdik. İftar çadırlarını açtık. Ucuz Halk Ekmek Fabrikalarını kurduk. Yeşili koruduk. Tarihi değerlerimize sahip çıktık. Türkiye, İslam ülkelerine öncü mü olmalı, yoksa Batı’ya uşak mı kalmalı? Türkiye İslam Birliğini mi kurmalı, yoksa Avrupa Birliği’nin kapısında divan mı durmalı? Türkiye mazlum milletlere umut mu olmalı, yoksa zalimlere destek mi vermeli? İşte bu seçimde, bu sorulara cevap vereceğiz. Aziz kardeşlerim, bu soruları bu güzel ilimizin mübarek evliyalarına sorsanız, acaba sizlere ne cevap verirler? Ey Evliyaların torunları, İslam Birliğini mi kuralım yoksa Haçlı Birliğine mi girelim ?  “Mazlum milletlere lider olmak varken, zalimlere niçin uşak olalım?

Unutmayınız, oy vermek aynı zamanda onay vermektir. Kim bir hayra sebep olursa o hayır devam ettiği müddetçe kendisine de bir pay ayrılır. Kim de bir kötülüğe , bir şerre vesile olursa o şer devam ettiği müddetçe kendisine de bir hisse ayrılır. Neden böyle söylüyorum? Çünkü mevcut İktidar hem içeride, hem de dışarıda bir bataklığa saplanmıştır.  Maalesef Mevcut İktidar, Ülkeyi tam bir çıkmaza sürüklemiştir. Sosyal barış bozulmuştur. Şimdi İstiklal mücadelesinden bahsediyorlar. Kime karşı mücadele? Kime karşı savaş? Düşmanımız kim? Kiminle savaşacağız? 55 yıldır, girmek için hazır ol da beklediğimiz Avrupa ile mi savaşacağız? Yoksa milleti birbirine mi kırdıracağız?

Ülke bölünme noktasına gelmiştir. Toprak, kayıyor ayağımızın altından. Ülkemizin, diğer dengeleri de bozulmuştur. Ekonomiye bir bakalım: Türkiye’de bankaların yüzde 60’ı, Borsa’nın yüzde 70’i, sigorta şirketlerinin yüzde 80’i yabancıların elindedir. Bütün stratejik kuruluşlarımız yabancıların kontrolüne geçmiştir. İşte görüyorsunuz; döviz Cumhuriyet Tarihinin rekorunu kırdı, faiz 3’e katlandı. Türkiye sömürülüyor. Hükümet açık bütçe ile halkın sömürülmesine aracılık ediyor. Gerçekten son 12 yılda zengin daha zengin, fakir ise daha fakir oldu. Bankalar 10 yılda bile kazanmaları mümkün olmayan parayı, 2 yılda kazandılar. Hükümet açık bütçe vasıtasıyla 12 yılda, para babalarına tam 600 milyar TL faiz ödemiştir. Bu, 4 tane GAP, 60 tane MARMARAY, her biri 40.000 TL’den tam 15 milyon daire demektir. Peki, işçi, memur, emekli ve esnaf ne halde? Emniyet mensupları ve taşeron  işçilerimiz ne durumda? Hepsi perişan… Hepsi inim inim inliyor.

Refah-Yol döneminde  11 ay gibi kısa bir sürede  son 100 yılın en büyük siyasi politik açılımını biz gerçekleştirdik.  D-8’leri biz kurduk. Cumhuriyet tarihinin  ilk ve tek denk bütçesini biz yaptık. Havuz sistemini biz kurduk. Rantiyenin hortumunu biz kestik, fakir fukaranın yüzünü biz güldürdük. İşçiye memura ve emekliye hemen ilk anda, güvenoyu bile olmadan % 50 zammı biz verdik. Peki ya şimdi? Ekonomi bozuk ta,  dış politikada durum farklı mı? Maalesef Hayır.

“İslam ülkeleri tarihte hiç olmadığı kadar perişandır. Her yerde gözyaşı, her yerde kan. Emperyalizm, şimdi 20. Haçlı seferini yapıyor. Adım adım Büyük İsrail Projesi uygulanıyor. Sudan ikiye bölündü. Irak üçe bölündü. Libya, kırka bölündü. Mısır'ın durumu ortada. Suriye paramparça! Yanlış dış politika sebebiyle 200,000 Suriyeli kardeşimiz hayatını kaybetmiş, dokuz milyon kardeşimiz yerinden yurdundan olmuş, bunun yaklaşık bir milyon kadarı ülkemize sığınmış, sırf bu yüzden Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Mardin, Şanlıurfa, Adana, Mersin ve Hatay nefes alamaz hale gelmiş. Yetmemiş ; Her biri birbirinden gazi ve kahraman olan bir kısım illerimize katillerin füze kalkanları ve patriot füzeleri dikilmiş. Amaç Büyük İsrail Devletini kurmaktır. Bunun için Türkiye’yi bölmeye çalışıyorlar. Ülkemiz için tehlike çanları çalıyor.”

İşte tablo ortada.  İktidarı  da, muhalefeti de görüyorsunuz. TBMM’nin çalışmadığı gün Türkiye daha sakin, Millet daha huzurludur. İktidar muhalefet birbirlerini yemekle meşgul. Milletvekilleri ana avrat küfretmekten utanmıyorlar! Açık söylüyorum; Saadet Partisi iktidara gelmeden, kavganın küfrün yolsuzluğun, usulsüzlüğün, rüşvetin, yalanın, talanın, zulmün önlenmesi mümkün değildir. Çünkü; Bu düzen bozuktur. Bu tezgâh bozuktur. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağı gibi, bozuk tezgâhtan da sağlam ürün çıkmaz. Biz var olan tezgâhta,  taşeron olmaya değil, bu bozuk düzenin yerine, Adil bir düzen kurmaya geliyoruz.

Bugün Diyarbakır’dan Edirne’ye, Adana’dan Sinop’a kadar dolaşın, nerede bacası tüten bir fabrika varsa, bilin ki o, bizim eserimizdir. Milli Görüş’ün eseridir. Ancak biz yaptık, onlar sattı. Bizim yaptıklarımızı onlar satmakla meşguller.

Nitekim;  Elazığ Yem Fabrikasını biz kurduk, onlar sattı. Elazığ Süt Fabrikasını biz kurduk, onlar sattı.  Sivrice Azot Fabrikasını biz kurduk, onlar sattı.  Sodyum Bikromat Fabrikasının temelini biz attık. Ancak yolumuzu kestiler. Şimdi de Vatan topraklarını satmakla meşguller. Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen Şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı !

Verme Dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Şimdi Türkiye’nin yeni bir hamleye, yeni bir şahlanışa ihtiyacı var. O şahlanışı biz yaparız. Türkiye’yi ikinci 40 yıla taşıyacak projelerimiz hazırdır.

Belirttiğimiz bu gerçekler, tesadüfî olaylar değildir. Bu işler inanç işidir, azim işidir, heyecan işidir, İman işidir. Hizmet  ve  başarının temelinde zihniyet yatar. Milli Görüş  ilkelerine inanan ve bu ilkelere göre çalışanlar efsanevi hizmetlerin altına imza atarlar. Şayet, aynı kimseler bu ilkelerden uzaklaşır ise aynı başarıyı gösteremezler.

Hepiniz hatırlarsınız; yerel yönetimlerde iktidara geldiğimizde ilk işimiz; belediyelerin kapısına, “Rüşvet alan da , veren de melundur” tabelasını asmak olmuştu.  Bizden sonra gelenler ise âdete, “rüşvet alan da veren de memnundur” düşüncesini zihinlere yerleştirdiler.

Milli Görüş bu ülkede defalarca hükümet oldu. Gerek belediyelerimiz hakkında, gerekse bakanlarımız hakkında, bir tane şaibe duydunuz mu! Hayır ! Hayır! Hayır!

Hakkımızda tek bir şaibe, tek bir usulsüzlük bulamayanlar, bizi irtica ile suçladılar. İslam’a hizmet etmekle suçladılar. Biz de “elhamdülillah’’ dedik. Ancak, millete hizmet gitmesinden rahatsız olanlar, İstedikleri ihaleyi istedikleri fiyattan alamayanlar, Rüşvet çarkları bozulanlar harekete geçti.  İrtica ve laiklik hezeyanlarıyla partilerimizi kapattılar. Milli Görüş’ün yolunu keseceğiz diye milletin yolunu kestiler. Partilerimizi kapatanlar, rüşvetin ve yolsuzluğun yolunu açtılar. İşte manzara ortada.

Saadet Partisi ile diğerleri arasındaki farkın daha iyi anlaşılabilmesi için, bir tabloyu yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum. 2009 yerel seçimlerinden bu yana belediye başkanlarıyla ilgili olarak, tam 1522 soruşturma açılmış. Bunların tam 600 tanesi AKP’li,  454 tanesi CHP’li, 232 tanesi MHP’li,  96 tanesi ise BDP’li belediyelere aittir. Peki ne var bu dosyalarda? Ne yok ki. Rant var, usulsüzlük var, yolsuzluk var, rüşvet var… Var da var… Şimdi buna bir de Hükümet üyelerinin bir biri ardına patlak veren skandalları eklendi. Ortalık yolsuzluk iddiasından geçilmiyor. Sonra da ekliyorlar Aman ha, oyları bölmeyin. Yoksa şu parti gelir, bu parti gelir. Yahu o gelse ne olur, bu gelse ne olur. İkisi de batıcı, ikisi de faizci, ikisi de taklitçi, ikisi de hırsız değil mi?

Şimdi soracaksınız? Peki, Sayın Kamalak; “Saadet Partisi gelince ne yapacak?” İşte huzurlarınızda söz veriyorum: Allah’ın izniyle ilk iş olarak, bütün bakanlıkların, bütün belediyelerin kapısına “Rüşvet alan da veren de melundur.” tabelasını yeniden asacağız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına sahip çıkacağız. Yolsuzluğun, usulsüzlüğün kökünü kazıyacağız. İsraf etmeyeceğiz, ettirmeyeceğiz. Yerel ve yaygın sanayileşmeye öncülük edeceğiz. Göç veren illere güç vereceğiz. Herkes doğduğu yerde doyacaktır.

 Stres şehirleri değil, huzur siteleri inşa edeceğiz.

Eğer “yolsuzluk olmasın” “Rüşvet yenmesin” “Yetim hakkına sahip çıkılsın” diyorsan, adres Saadet partisi. “Kavga değil huzur” istiyorsan adres Saadet partisi. Kutuplaşma değil, kucaklaşma” diyorsan  adres Saadet Partisi. Kısacası “temiz toplum, temiz siyaset ve temiz yönetim” diyorsan adres Saadet Partisi Çünkü Saadet Partisi ilkeli bir partidir. İşte İlkelerimiz; “Savaş değil, barış” “Çatışma değil, diyalog”, “Çifte standart değil, adalet” “Üstünlük değil, eşitlik”, “Sömürü değil, hakça paylaşım”, “Baskı ve tekebbür değil, demokrasi ve insan hakları”

Saadet Partisi, güçlü ve müreffeh bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi, yeryüzünde Hakkı hâkim kılmak için çalışan bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi,  Avrupa kapısında ev ödevleriyle bekletilen değil, tüm mazlum milletlere öncülük eden bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi kutuplaşan değil Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, kucaklaşan bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi, emeğin sömürülmediği, hakça paylaşımın  yapıldığı bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi, kendi uçağını kendisi yapan, kendi silahını kendisi üreten, bağımsız bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi, sokaklarında aç ve sefil kimsenin olmadığı mutlu bir Türkiye’nin teminatıdır. Saadet Partisi, “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” kurmak isteyen bir partidir.

Biz, hepimiz, tarihin en şerefli, en şanlı milletinin evlatlarıyız. Bu ülke hepimizindir. Bizler geniş bir ailenin fertleriyiz. Bizler, kardeşleriz. Bu ülkenin alimi de, cahili de bizimdir. Sağcısı da bizim, solcusu da bizimdir.  Bizim ateistimiz bile, sofraya besmeleyle başlar. O halde geliniz kardeşlerim yine bir olalım. Yaşanabilir bir Türkiye’yi birlikte kuralım. Ey Ayşeler, Fatmalar, Hasanlar, Hüseyinler, geliniz “Yeniden Büyük Türkiye”yi birlikte inşa edelim. Yakılmış, yıkılmış, viran olmuş “İslam Coğrafyası”nı beraberce ihya edelim. Tüm insanlık için “Adil Bir Nizam” “Yeni Bir Dünya” kuralım. Şimdi önümüzde tarihi bir fırsat var. 30 Mart seçimlerinde milletimizle el ele, gönül gönüle verelim. Bu bozuk düzeni,  bu soygun ve vurgun düzenini değiştirelim. Ey İmanları gökler kadar yüce, gönülleri semalar kadar geniş olan yiğit kardeşlerim ”gelin tanış olalım. Geliniz, geliniz Saadet’te buluşalım.”

Saadet Partisi; Türkiye için bir pusula, İslam alemi için bir rehber, insanlık için ise bir reçetedir. Kurtuluş reçetesidir. İnşallah bu seçimde Saadet Kazanacak, Çünkü; Saadet Kazanınca, Elazığ Kazanacak. Saadet Kazanınca, Türkiye Kazanacak. Saadet kKazanınca herkes kazanacak. Saadet Kazanınca, Bütün İnsanlık Saadet Bulacak” dedi.

Genel Başkan Mustafa Kamalak'ın konuşmasının ardından Saadet Partisi Elazığ İl, ilçe ve belde belediye başkan adayları tanıtıldı. 

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN