Ne Soykırım Ne De Büyük Felaket Belgelerle Gerçekler - Ahmet Balıbey

Ne Soykırım Ne De Büyük Felaket Belgelerle Gerçekler


Nisan ayının yaklaştığı bu günlerde, sözde Ermeni soykırımı iddiasını güden çevrelerin iştahlarının kabardığını görür gibiyim.Art niyetli Ermeni Diasporası ve destekçilerini bir tarafa koyup ,dün kardeşçe birlikte yaşadığımız ve Milleti Sadıka dediğimiz bugünde birlikte kardeşçe yaşadığımız Ermeni kardeşlerimizi söyleceklerimizin dışında tutarak yazıma devam etmek isterim.Ermeni Diasporası kurdukları komiteler sayesinde propagandalarını gerçekleştirerek ve bugüne kadar ikna edebildikleri bazı Ülkelerin yanına farklı Ülkeler eklemeye çalışacaklardır.Yaptıkları dezenformasyon faliyetleri ile dün yaptıkları gibi bugünde bunlara devam edeceklerdir.Şunu itiraf etmeliyim ki yaptıkları bu olumsuz çalışmalarda da maalesef başarılı olmuşlardır.Nisan ayının gelmesiyle hangi devlet soykırım kelimesini kullanacak, Abd Başkanı hangi kelimeyi kullanacak politikasını bırakmamız gerektiğini söylemek istiyorum.Ermenilere zulüm ve işkence yapmadık, Tehcir Kanunu çıkardık çünkü haklıydık gibi cümleler kuracağımıza Ermenilerin yaptığı zulümleri ,katlettikleri Türklerin sayısına kadar belgelerle çıkartarak bunları anlatmamız gerekir. Bunu yapmıyor değiliz, yapıyoruz elbette Ancak demek ki yeterli değil. Bu Millet ,Ermenilere o kadar iltimas vermesine rağmen sadece ve sadece kışkırtmalar sonrasında yıllardır beraber yaşadığı Türk Milletine nasıl ihanet ederek arkadan vurduklarını ,ne zulüm ve işkenceler yaptıklarını bıkmadan, yılmadan anlatmamız gerektiğini, yaptıkları dezenformasyon faaliyetlerine karşı çok güçlü bir şekilde dünya devletlerine belgelerle farklı dillerede çevirerek yılmadan anlatmamız gerekir.Ayrıca her Ülkede lobi faaliyetlerinde de bulunmamızın önemli olduğunu vurgulamak isterim.Bu gerçeklerin saptanması için ,bütün Dünyayı Türk;Ermeni ve Rus arşivlerini incelemeye çağırmamız, dönemin Ermenistan hükümeti yöneticilerinin raporlarını(Ovanes Kaçaznuni Ermenistan´ın ilk Başbakanın Taşnak Partisinin yapacağı bir şey yok.1923 Paris Barış Konferansına Rapor) , Ermeni komutanların üstlerine yazdıkları raporlar, Boryan ve Lalayan gibi Ermeni tarihçilerin yayınladıkları belgelerin incelenmesi, çeşitli dillere çevrilmesi ,bu belgelerin çoğaltılarak dağıtılması gerçeklerin ortaya çıkmasında önemli bir etki yaratacaktır.Bugüne kadar Ermeni Komitecilerin ve onları destekleyen Büyük devletlerden nasıl himaye gördüklerini halkımıza, dünya kamuoyuna anlatmak en ulvi görevlerimiz arasında olmalıdır.

Yine NİSAN AYI GELDİ HANGİ DEVLETİN PARLEMANTOSUNDA ERMENİ SOYKIRIMI KABUL EDİLECEK VEYA EDİLMEYECEK PSİKOLOJİSİNDEN KURTULMAK ADINA, HANGİ DEVLET NE DÜŞÜNÜRSE NE KARAR ALIRSA ALSIN BİZİM ARŞİVLERİMİZDEKİ BELGELER BUNU ŞÖYLE SÖYLÜYOR DİYECEK VE YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ.ABD VE BENZERİ DEVLETLERİN HER NİSAN AYI GELDİĞİNDE ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERMESİNE ASLA MÜSAADE ETMEMİZ GEREKİR.BİZİM HAKLILIĞIMIZ AÇIKÇA ORTADA İKEN.

Bakın bugünlerde bir Afrin harekatı veya bir diğer ismi ile Zeytin dalı harekatı düzenlenmektedir. Bazı devletler veya güçler harekatı kınamakta, Protesto etmekte veya Türkler Kürtleri katletmektedir gibi yalanlarla bu harekata engel oluşturmaya çalışmaktadır. Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey buna nasıl cevap verdi. Kim ne derse desin, hangi devlet buna karşı çıkarsa çıksın bizim haklı gerekçelerimiz ve ortada bir terör meselesi vardır. Sınır güvenliğimiz için bu operasyonlar devam edecektir kararlılığını ortaya koydu. Çünkü haklıyız tüm devletlerde bunu çok iyi bilmektedir .Tabi bunu yaparken haklılığımız hem dünya kamuoyuna hem de Milletimize çok güzel bir şekilde yayın organları ile diplomatlarla Ve uluslararası çalışmalar yapılarak anlatıldı. Bunu niye anlattım. Ermeni Meselesi ile nasıl bir bağlantı olduğunu sorabilirsiniz. Bunu şunu için anlattım.Ermeni Meselesinde de geniş çaplı bir çalışma yaparak ;dış temsilcilikler, komisyonlar kurarak lobi faaliyetleri ile dünya kamuoyuna haklılığımızı anlatabiliriz. Bunu yaparken de bunun haklı gerekçelerini anlatmamız gerekir. Elinde net bir bilgi, belgele olmadan derme çatma bilgiler ile hareket eden sözde aydınlarımıza da "kardeşim bu konuda konuşmak istiyorsan arşivlerimiz burada gel incele öyle konuş "demeliyiz. Çünkü konu çok önemli öyle sözde bilgilerle değil özde bilgilerle konuşan ,araştıran aydınlarımızın yetişmesini sağlamalıyız. Ortaya koyduğumuz bu belgelerle hangi devlet ne dedi ,hangi devlet parlamentosunda soykırım tabirini kullandı veya kullanmadı psikolojisinden kurtulmalıyız. Çıkar sevicilerin ben dedim oldu, ben güçlüyüm benim dediğim olur anlayışı da zaten yıkılmaya başladı. Dünyanın beşten büyük olduğu her geçen gün Ülkeler nezdinde kabul görüyor. İşte Kudüs meselesi .Çalıştınız mı ,mücadele ettiniz mi hele bir de haklıysanız bakın neler oluyor. Yeter ki haklı olduğunuz gerçekleri güzel bir lobi faaliyeti ile anlatınız .Türkiye bu güçte Allah´ın izniyle .Türkiye eski Türkiye değil .İçine kapanan değil kendine güvenen ve olayları diplomatik yollarla anlatan oyun kuran bir devlet haline geldi. Bu ortamı değerlendirip Ermeni Meselesinde de Nisan ayı gelmeden politikalarını ,belgelerini ,ataklarını belli eden ve anlatan ,lobi faaliyetlerine önem veren bir çalışma izlemesi elzemdir. Tüm bu çalışmalar; Uluslararası sempozyumlarla, konferanslarla, panellerle desteklenmelidir.

Bu çalışmalar içinde Ermeni Diasporasının savunduğu tezleri çürütme adına yapılan ve yapılacak olan araştırmalar titizlikle anlatılmalıdır.Şöyleki;Türkler, Ermenileri katl etti.Türk Ordusu ,Ermeni Halkına zulüm yaptı tezlerini kendi kaynaklarından veya bizim arşivlerimizden dünyaya anlatılmadır.Bakın Ermeni kaynakları bu konu ile ilgili ne diyor;

Türk ordusunu coşkuyla karşılayan Ermeni köylülerin sayısının oldukça fazla oluşu dikkatlerden kaçmamıştır. Taşnakların Türklere ve Kürtlere karşı giriştiği katliamlar yanında Ermeni köylülerine de şiddet ve baskı uygulaması, Ermeni halkı içinde de büyük tepkiye yol açmıştır.Taşnak hükümeti ordu komutanı tarafından, firar eden Ermeni askerleri aramak üzere gönderilen bir Ermeni subayının raporu dikkat çekicidir . Komutan ,bu subayın ifadelerini dayanarak genel karargaha 14 Kasım 1920 tarihinde şu bilgileri rapor ediyor;

"Gümrü bölgesi Ermenileri Taşnak subayını düşmanca karşılamış ve hatta bir kaç defa Türklere teslim etmeye kalkışmışlar . Bir çok köyde halk tepkili ve askeriyeyi düşman olarak görüyor. İlhiab ve Kapanak köylerinde kızıl bayraklar çekilmiş ...Subayım,M. Kapanak köyünde Selçan Ermenilerinden oluşan atlılarının eşliğinde Türk süvari devriyesiyle karşılaşmış.Köylerde kadınlar kazanlarda yemekler hazırlamışlar .Subayım, yemeği kimin için hazırladıklarını sorduğunda şöyle cevap vermişler "tabii ki Türkler için sizin için değil".

Bugün soykırımla suçlanan Türk ordusunun bizzat Ermeni halkı tarafından böyle sıcak karşılanması ,suçlamanın gerçekle bağlantısı konusunda herkesi yeterince aydınlatmaktadır.

İlginçtir ,Taşnakların kendileri, Ermenistanda Sovyet iktidarının kurulduğu dönemde , varlıklarını korumak için ,Türkiye´ye yönelimi savunmuşlardır. Yıllarca komünizm düşmanlığı yapan ve Ermeni halkı içinde emperyalizme karşı mücadele eden insanları ezen Taşnaklar, çareyi Türkiye´ye sığınmak da görmüşlerdir.

Bu olgu ,Türklerin katliam veya soykırım yaptığı yönündeki iddiaları da çürütmektedir . Taşnakların gazetesi Araç´ın 20 Kasım 1920 tarihli sayısında yayımlanan "Ateşkes Meselesi ve Yönelimimiz "başlıklı makale de "eğer Ermeni halkı varlığını korumak istiyorsa Rus değil, Türk yönelimine sahip olmalıdır "ifadesi kullanır.

Bu tercih ,Taşnakların Amerika´daki yayın organı Ayrenik´in sayfalarında da açıklanır . Hatta yayın organlarında "gerek Abdülhamit gerek İttihat ve terakki iktidari döneminde ,Türkiye´den haddinden fazla taleplerde bulunarak savaşlara yol açtıklarını ve kırımın sorumlusu olduklarını " yazarlar.

Görüldüğü gibi Tarihte belge varsa gerçekler vardır.Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız.Devam edelim gerçeklere.Pierre Loti´nin “Ermenistan Katliamları” başlığıyla 1918 yılında Paris´te yayınlanan ve Ermenilere yönelik bazı eleştirilerin yer aldığı kitaptan bilgiler verelim;

“1896´da Anadolu´nun bir şehrinde, Fransız Konsolosluğu´nda olabildiğince çok Ermeni´ye kucak açan Fransız konsolosu dışarıda olan biteni izlemek için elçilik binasının terasına çıkar. O sırada arkasından atılan iki merminin kulaklarındaki uğultusuyla geriye döner ve yandaki bir binadan kendisine nişan almış bir Ermeni görür. O Ermeni yakalanır ve sorgusunda şunları söyler: “Bunu Türkler suçlansın ve Fransızlar konsoloslarının ölümünden onları sorumlu tutup Türklere karşı harekete geçsinler diye yaptım.” Ayrıca;Pierre Loti´nin kitabında 1896 Ermeni Katliamı ile ilgili olarak da şunları söylüyor: “Bu saldırıları Ermeni Devrimci Partisi düzenlemişti. Bir grup genç suikastçı “Bu şehir kısa sürede kuşkusuz külden bir çöle dönecek” yazan afişleri İstanbul sokaklarına yapıştırmışlardı. Genç Ermeni suikastçılardan bir bölümü Osmanlı Bankasını ele geçirip havaya uçurmaya hazırlanırken diğerleri de Samatya mahallesini kana buluyorlardı. Bunu dehşet dolu 18 saat takip etti. Dinamitler patlatıldı. Her yerde askerlerin başlarına Ermenilerin pencerelerden fırlattıkları bombalar yağdı. Cuma namazı için camiye giden Sultan hedef alındı. Dünyadaki hangi ulus böyle bir saldırıya ibret verici bir cezayla karşılık vermez?” Peki 14 Ağustos 1896 tarihinde gerçekleştirilen bu saldırının sorumlusu olan Ermeni teröristlere ne olmuş? Büyük devletlerin baskısı ile herhangbir ceza almadan kurtulan bu teröristler, İngiltere´nin Berlin büyükelçisi olan Sir Edgard Vinsel´inyatıylaMarsilya´ya götürülmüşler.

1923 yılı Nisan ayında Taşnaksutyun Partisinin Bükreş´te yapılan Yurtdışı Konferansına sunulmuş önemli bir rapor mevcuttur.Raporu okuyan Ovanes Kaçaznuni,denebilirki Taşnak hareketinin en önemli lideridir.1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan Devletinin ilk başbakanıdır.Taşnak Hükümetini,1919 Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir.Taşnaksutyun Partisinin kurucularındandır.Taşnak Hükümetinin ilk başbakanı özellikle şu saptamalarda bulunmuştur;

1-Dünya Savaşı öncesinde gönüllü silahlı birliklerin oluşturması hataydı.

2- Kayıtsız şartsız Rusya´ya bağlanmışlardır .

3-Türklerden yana olan güç dengesini hesaba katmamışlardı.

4-Tehcir kararı amacına uygundu.

5-Türkiye,savunma içgüdüsü ile hareket etmişti

6-1918 sonlarındaki İngiliz işgali ,Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı.

7-Ermenistanda Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı

8-Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar ,bu yönden kışkırtılmışlardı.

9-Müslüman nüfusu katletmişlerdi.

10-Ermeni terör eylemleri, batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti

11-Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı.

12-Taşnak partisinin artık yapacağı bir şey yoktu ; intihar etmeliydi.

Evet ,bütün bu saptamalar ,Ermenistan´ın ilk başbakanı ,Taşnaksutyun partisinin kurucusu Kaçaznuniye aittir.Bizlere ait tespitler değil tamamen Ermenilerin Başbakanlığını yani yöneticiliğini yapmış birine aittir. Kaçaznuni´nin raporu, Ermeni diasporasının ve emperyalizmin büyük yalanına son vermektedir.Bu rapor Türk arşivlerinde değildir.Rus ve Ermeni arşivlerinde bulunmaktadır.Yapılacak şey; bu Raporu çeşitli dillere çevirilerek çoğaltılıp etkili bir kampanya yürütmektir.

Benzeri bir örnek: 1890 yılında Tiflis´te kurulan Taşnaksütyun partisinin bir temsilcisi Robert Kolejin kurucusu Hamlin´e aynen şunları anlatıyor:

“Hedefimiz Türkleri ve Kürtleri öldürmek, onların köylerini yakmak, sonra da kaçarak dağa çıkmaktır. Bu saldırılara tepki olarak Müslümanlar da Ermenilere saldıracak ve onları öldürecektir. Rusya bu saldırılara tepki olarak insanlık ve Hıristiyanlık namına müdahale edecek ve Ermenilerin yaşadıkları bölgeleri ele geçirecektir.”

İşte Ermeni meselesinin arkasında yatan gerçek budur. Bizlerin bunu çok iyi görmesi gerekir. Ermeniler yabancı ülkelerin tahrikleri ve teşvikleriyle vatandaşı oldukları Osmanlı imparatorluğuna karşı ayaklanmışlardır ve Türkiye´nin hasmı olan ülkelerde onlara silahlı destek vermiştir. Bu belgeleri uluslararası alanda ve kendi içimizde çok iyi anlatırsak Dünyanın gündeminden Sözde Ermeni meselesi düşecektir.

Bunun yanında senin halkın katledilecek. Yöneticilerin öldürülecek hak etmediğin saldırılara maruz kalacaksın Türklerden de bu duruma seyirci kalmasını isteyeceksin var mı böyle bir dünya. Bakınız ABD 11 Eylül saldırılarına maruz kaldıktan sonra bunu bahane ederek neler yaptı. Kaç Ülkeyi bombaladı ,kaç kişiyi cezalandırdı. Niye bu duruma kimsenin sesi çıkmıyor. Bakınız diğer bir örnek Suriye Lideri zalim Esed sivilleri katl ediyor, Myanmar´da insanlar katl ediliyor, aynı durum Sırbistan´da gerçekleşti kim ne yaptı: Güçlüoldukları için ve lobi faaliyetlerinde aktif çalışmalar yaptıkları için haksızken haklı duruma düşüyorlar. Bizlerde haklılığımızı ispat etmek için aynı çalışmaları yapsak iyi olmaz mı?

Bakın 1896 yılında haksızken, Ermeni propagandasını etkili yapan Ermeni lobileri; Amerikan Temsilciler Meclisine ve Senatosuna, Osmanlı İmparatorluğunu kınayan kararlar aldırmışlardır. Bizlerde şunu diyebilmeliyiz; ABD bunu yapacağına kendi Ülkende katl ettiğin Kızılderili kardeşlerimizin hesabını versinler. Onlara yapılanları, kınayan kararlar al. Bizim Ülkemizin meselesini bizlere bıraksınlar.

Bu arada Angora isimli kitabında yayınlayan Jean Schlicklinisimli Fransız gazeteci ve yazar, Ermeni çetelerinin Türk ordusunu arkadan vurduklarını, küçük birliklere saldırdıklarını, ikmal konvoylarını ele geçirdiklerini, depoları havaya uçurduklarını yazıyor. Ve ayaklanma başlattıkları Van şehrini Ruslara teslim ettiklerini anlatıyor. Osmanlıların buna karşı bir tedbir olarak bölgedeki Ermenileri ülkenin iç kısımlarına naklettiklerini ve bu tehcirin Van´ın Ermeni birlikleri tarafından işgalinden sonra başlatıldığını yazıyor.

Ermeni saldırılarına uğrayan bazı Müslümanların da zaman zaman bu konvoylara saldırıda bulunmaya yeltendiklerini, ancak bölgede yaşayan Türklerin bu saldırılara engel olduklarını söylüyor.

Aynı yazar Osmanlı ordusunun çekildiği bölgelerde yaşayan Türklerin göç etmek zorunda kaldıklarını, açlık, soğuk ve hastalık yüzünden çok sayıda Türkün hayatını kaybettiğini Ermeni konvoylarına saldıran bazı soyguncuların aynı zamanda göç eden Müslümanlara da saldırdıklarını belirtiyor.

Avrupalı devletlerin diğer bir lobi çalışması da şöyledir; Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ermenilerin vatandaş olarak dışlanıp, görev verilmediği yönünde spekülatif haberlerdir. Bu kurgulanmış haberlere cevabımız yine biz tarihçilere düşüyor. Osmanlı Arşiv belgeleri ; Ermenilerin konsolos, elçi , tercüman,vergi toplayıcısı,mimar, zanaatkar,hazinedar, meclis üyesi ve hatta bakan olarak her türlü göreve ön yargısız olarak tayin edildiklerini göstermektedir. Ermenilerin en çok hakaret ettikleri Sultan İkinci Abdülhamit Han Ermenileri çok önemli görevlere tayin etmesi ile meşhurdur.Onun döneminde başta Hazine-i Hassa olmak üzere bir çok bakanlıkta Ermeniler görev almıştır. Padişahın şahsi servetini yöneten Hazine-i Hassa Nezaretinin başında 1880-1908 yılları arasında 28 yıl boyunca sırasıyla Hagop Paşa Kazasyan, Mikail Efendi Portakalyan ve Ohannes Sakız Efendiler görev yapmışlardı. 1912 yılında Dışişleri Bakanlığını Kapriyel Noradunkyan üstlenmişti. 1876 yılında Parlamentoda Ermenilerde dahil 46 Gayri- Müslim milletvekili vardı. 1908 Meclisinde de gene Müslüman olmayan milletvekilleri görev yapıyordu. Osmanlı İmparatorluğunda 7 Ermeni büyükelçi, 41 Ermeni üst düzey subay görev yapmıştır. Şimdi bu verilere bakarak Osmanlıların Ermenilere karşı soykırım uyguladığını iddia etmek mümkün müdür?

Defaten dile getirdim çalışmalarımızı çok iyi yapmamız gerekmektedir. Ülkeler ne diyor, hangi Ülke hangi kararı almış vs. Buna göre de gardımızı almamız gerekmektedir. Ermeni Meselesini araştıran ve soykırım olduğu red eden belgelerle gerçekleri konuşan Ülkelerle , şahıslarla diyaloğa geçmemiz gerekmektedir. Bunlarla birlikte çalışma yapmamız gerekmektedir.

Bakınız, İngiliz Devlet Bakanı Barones Ramsey of Cartvale 14 Nisan 1999 tarihinde İngiltere Hükümeti adına Avam Kamarasında yaptığı açıklamada şöyle diyor: “…Osmanlı İdaresinin Ermenilerin yok edilmesi kararını kanıtlayacak bir belgenin yokluğu nedeniyle İngiliz Hükümetleri 1915 ve 1916´daki olayları soykırım olarak tanımamaktadır… Bizce 80 yıl önce cereyan etmiş olayların bugünkü hükümetler tarafından değerlendirilmesi uygun değildir. Zira bu olaylar hukuki ve tarihi tartışmalardır.”

Aynı düşünceyi bir başka İngiliz Bakan Beverly Hughes da 24 Ocak 2011 tarihinde İstanbul´da gazetecilere verdiği bir demeçte hükümetinin görüşlerini şöyle dile getiriyordu: “Bir süre önce İngiltere Hükümeti Ermeni iddiaları konusunda sunulmuş olan delilleri gözden geçirdi. 1915 ve 1916´da meydana gelmiş olan olayların belgelerini inceledi. Bu olayların BM tarafından tanımlanmış olan soykırım tanımlamasına uymadığına karar verdi. Bu İngiliz Hükümetinin tutumudur ve değişmeyecektir.”

Bu tespitler aynı zamanda dünyaca ünlü bilim adamları tarafından da dile getirilmiştir. Örneğin Amerika´da yaşayan 69 bilim adamı 19 Mayıs 1985 tarihinde yayınladıkları bildiride Amerikalar Temsilciler Meclisi´nce hazırlanan bir tasarıda ‘´Ermeni tezlerine hak vererek soykırım sözünün kullanılmasına açıkça karşı çıkmışlar ve tarihin tarihçilere bırakılmasını istemişlerdi.´´ Bu bildiriyi imzalayanlar arasında Heath Lowry, Bernard Lewis, Justin McCarty, Dankward Rustov, Pierre Oberlink ve Stanford Shaw gibi bilim adamları da yer almaktaydı.

Bilim adamlarının bu uyarısı Amerikan hükümeti ve devlet adamları tarafından yeterince dikkate alındığını sanmıyorum. Çünkü Başkan Obama Senatör olduğu sırada Ermeni tezlerine hak veren ve soykırım kelimesini kullanan açıklamalar yapmıştı. Başkan olduktan sonra da her yıl 24 Nisan tarihinde yaptığı konuşmalarda soykırım sözünün İngilizcesini kullanmamakla birlikte Ermenilerin aynı anlamda kullandıkları Medz Yegern (Büyük felaket) ifadesini kullanmaktadır.

Ayrıca Ermenilerle ilgili 1.5 milyon Ermeni öldürüldüğü söyleniyor. Yine tezlerinde yalan söyledikleri bu rakamdan da bellidir ki o gün nüfus olarak sayıları bu kadar değildi. Nüfus konusunda da geniş araştırmalar yaparak belgelerle kamu oyuna dünya Ülkelerine anlatmak gerektiğini düşünmekteyim.

Türkiye ne zaman güçlense ne zaman bir operasyon yapsa karşımıza ya Ermeni meselesi ya Kürt meselesi geliyor. Buradan sesleniyoruz:

BAŞARAMADINIZ , BAŞARAMAYACAKSINIZ BİZLERİ BÖLEMEYECEKSİNİZ . BU TOPRAKLARDA YAŞAYIP YILLARCA BERABER OLDUĞUMUZ TEBALARIMIZLA BİRLİKTE KARDEŞÇE YAŞAMAMIZI ENGELLEYEMEYECEKSİNİZ.BİZLERİ SİNDİREMEYECEKSİNİZ. BU EMELLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİRMEYECEKSİNİZ. GÜÇLÜ TÜRKİYENİN GÜÇLÜ BİLEŞENLERİ OLARAK DÜN BERABER OLDUĞUMUZ GİBİ BUGÜNDE BERABERİZ VE YARINLARDADA BERABER OLACAĞIZ. RABBİM İZNİYLE....

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
12Şub

Bir Deha ve Geçen Bir Asır

31Oca
31Ara

Biri Ecdadıma Saldırdı mı...