BİR MEÇHULE ESİR EDİLEN İNSANLIK - Habib KARAÇORLU

BİR MEÇHULE ESİR EDİLEN İNSANLIK


Korona virüs salgının ülkemizde tesbit edilmesinin ardından tam bir yıl geçti. Açıklanan en son rakamlara göre vaka sayısında Türkiye dünyada dokuzuncu sırada. 2 milyon 800 yüz bin küsur vakanın tesbit edildiği ülkemizde salgından dolayı vefat edenlerin sayısı da 29 bini geçmiş durumda. Her bir milyon kişiden 33 bininin salgına yakalandığı ülkemizde iyileşme oranı ise diğer ülkelere çok yüksek düzeylerde seyretmekte; 2 milyon 650 binden fazla hasta iyileşerek salgını atlatmış durumda.

Dünyadaki korona virüs salgını Türkiye’ye göre daha farklı seyretmekte. Salgının merkez üssü olarak ilan edilen Amerika’da vaka sayısı 30 milyona yaklaşmış durumda. Şu ana kadar virüs salgınından hayatını kaybedenlerin sayısı ise Amerika’da yarım milyonu geçmiş durumda. Yani tüm dünyadaki korona virüs salgınında hayatını kaybedenlerin beşte birden fazlasını Amerikan vatandaşları oluşturuyor. Dünyadaki toplam vaka sayısı 120 milyona yaklaşmış durumda ki,  bu dünya nüfusunun % 1,5’ine tekabül ediyor. Yani bir yıldan fazla bir zamanda dünyadaki her yüz kişiden ancak bir buçuğu salgına yakalanmış, % 98,5’i salgından uzakta kalmış. Salgına yakalananların ise sadece % 2,2’si hayatını kaybetmiş durumda. Hal böyle olmasına rağmen korona virüs salgınının tüm dünyaya verdiği maddi ve manevi zarar tahmin edilenin de çok üzerinde. Salgının neden olduğu ekonomik durgunluk sonucunda milyonlarca insan işsiz kalırken, tüm dünyada gıda fiyatlarındaki aşırı yükseliş sonucunda dar gelirli ve yoksul insanlar için çok sıkıntılı bir süreç yaşanmaya devam etmekte.

Salgın sürecinin en dikkat çeken ülkesi elbette Çin oldu. Korona virüs Çin’de ortaya çıktı. Sonra nasıl olduysa ışık hızıyla birden bütün dünyaya yayıldı. Sonrasında Çin’de ilginç gelişmeler görüldü. 1,5 Milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’de bir anda salgın durdu. Şu anda Çin 90 bin vaka sayısıyla dünyada 86.sırada. Ne kadar ilginç değil mi? Bazıları bu durumun nedeni olarak Çin’deki komünist yönetim sistemini ileri sürüyorlar. Yani çok diktatör bir yapısı olan Çin devleti insanları öylesine raptuzapt altına almıştı ki, virüs sokakta bulaşacak hiç kimseyi bulamamıştı. Daha da ilginç bir durum ise,  ülkesinde ciddi hiç bir vaka artışı görülmese de Çin, insanlık namına virüsün aşısını bulmak için çok büyük gayret sarf etmiş, geliştirdiği Sinovac aşısının daha 3. fazı tamamlanıp yasal izni çıkmadan çaresiz kalanlara çare olmak için hemen aşıyı ihraç etmeye başlamıştı. Korona virüsün ilk ortaya çıktığı Çin’de inceleme yapmak isteyen Dünya Sağlık Örgütü elemanlarını aylarca engelleyen Çin yönetimi çok sıkıntılı bir yolculuktan sonra görevli olarak oraya giden bilim adamlarına da bin bir güçlük çıkartarak gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemiş oldu. Doğu Türkistan’daki Uygur Müslümanlarına da esir kamplarında akıl almaz zulüm ve işkenceler yapan Komünist Çin yönetimi kapalı kapılar arkasında sürdürdüğü bu insanlık dışı uygulamaları bakalım nereye kadar götürebilecek?

Korona salgınının sürdüğü bir yılı aşkın sürede nerdeyse tüm dünyada eğitim-öğretim faaliyetlerine ara verildi, öğrenciler uzaktan eğitim almaya mahkûm edildi. Birçok fabrika ve işletme üretimin durdurdu ya da yavaşlattı. Böylece başta otomobil olmak üzere birçok ürünün değeri iki katına çıktı. Turizm sektörü başta olmak üzere tüm otel, lokanta, kafe, düğün salonu gibi sosyal hizmet veren işletmeler çok büyük zarara uğradı ve buralarda çalışan milyonlarca insan işsiz kaldı. Eğitimde yaşanan kayıpların oranı şu anda net olarak tesbit edilemese de ileriki yıllarda elbette o korkunç bilanço ortaya çıkacak ve vahim tablonun müsebbiplerinin kimler olduğu sorgulanacak. Salgınının yol açtığı ekonomik kayıplar belki bir şekilde telafi edilmeye çalışılsa da eğitim ve sosyal hayata ilişkin kayıpların telafi edilmesi belki mümkün olamayacak. Salgınla ilgili bir ilginç gelişmede nüfus artışında yaşandı. Ortalama her yıl % 1,4 olarak artan Türkiye'nin nüfusu, 2020'de bir önceki yıla göre 459 bin 365 kişi artarak 83 milyon 614 bin 362 kişiye ulaştı. Yıllık nüfus artış hızı, 2019'da binde 13,9 iken 2020'de binde 5,5'e geriledi. Böylece ülkemiz nüfusunun yaş ortalaması yükselmiş oldu. Böylece salgın sürecinde alınan önlem ve kısıtlamaların ne denli ağır bedellere neden olduğu da artık rakamlarla ortaya çıkmaya başladı. Küresel sermayenin çok büyüdüğü, ancak sabit ve dar gelirli insanların yoksullaştığı ve aynı zamanda toplumların gerçek hayattan koparılarak sanal hayata mahkûm edildiği bu süreç bakalım daha ne kadar sürdürülecek?

Yaşanan bu süreçte tek değişmez bir gerçek var ki o da İlahi adaletin ve kanunların asla değişmeyeceği gerçeğidir. Nitekim Aziz ve Celil olan Yüce Rabbimiz:” Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura Suresi,30.Ayet) buyurmaktadır. Yaşadığımız musibetlerin tamamını biz kazandık, biz daha çoğunu hak ettik,  ancak Rabbimiz Rahman sıfatıyla bizi bağışladı. Biz insanlık olarak ahlaksızlığa, zulme adaletsizliğe, kötülüğe, yanlışa, çirkine ve zararlı şeylere hep sessiz kaldık ve hatta bazılarımız doğrudan ve dolaylı şekilde destek de verdiler. Şunu çok iyi bilelim ki, iyi insanlar ayağa kalkmadıkça kötülerin saltanatı devam edecek. Rabbim tüm insanlığa hidayet versin, zalimlere fırsat vermesin, Kitabına sarılmayı ve Resulü (S.A.V.)’nün yolundan gitmeyi bizlere kolaylaştırsın. Âmin.

 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
02Tem
20Şub

Anormalle nasıl normalleşilecek?

27Ara
13Ara
27Eyl

Fahiş fiyatlar, faizler ve kurlar