Doğan'dan Diyabet Bilgilendirmesi

Diyabet hastalığı hakkında Medical Park Elazığ Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Halil Doğan bilgiler verdi:

PAYLAŞ
Harput TV - Harput TV

Türkiye’de her 100 kişiden 14’ü şeker hastası. Bu rakam Elazığ’da % 17 ye ulaşıyor. Diyabet hastalığı hakkında Medical Park Elazığ Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Halil Doğan bilgiler verdi: “Diyabet, kısaca kan şekerinin aşırı yükselmesi olarak tanımlanan bir hastalık. Tek başına bir hastalık değil aslında. Pek çok metabolik bozukluk veya organ hastalığının sonucu olarak ortaya çıkıyor. Genellikle pankreastan kaynaklanan tam insülin eksikliği veya insülinin salgılanmasına rağmen iş yapamaması ile kan şekerinin yükselmesi olarak tanımlanıyor.

Herhangi bir belirti olmasa da sabah açlık kan şekerinin iki kez 126 ve üzerinde olması veya herhangi bir zamanda ölçülen kan şekerinin 200' den fazla olması ile tanı konulur. Eğer kan şekeri 110-125 arasında ise buna da bozulmuş açlık şekeri denir. Gizli şeker ise açlık şekeri normal olduğu halde şeker yükleme testi sırasında ikinci saat kan şekeri düzeyinin 200 ve üstünde olması halidir. Bu değerin 140- 199 arasında olması ise şekere tahammülsüzlük olarak değerlendirilir.

Diyabet hastalığının birçok türleri vardır. Ama en genel anlamda Tip 1, Tip 2, gebelik diyabeti ve diğer özellikli tipler olarak 4 ana başlıkta toplanır. Tip 1 Diyabet çocukluk diyabeti olarak bilinir ve tüm diyabetlilerin yüzde 15’ inden azını oluşturur. Pankreastan insülin salgılanamaz ve hasta kesinlikle insülin kullanmak zorunda kalır. Kalıtsal olmayıp belli genetik özellik taşıyanlarda, çevresel şartlarda ortaya çıktığı düşünülen pankreas insülin hücrelerinin harabiyeti sonucu oluşuyor. Tip 2 diyabette ise genellikle yetişkin insanlarda görülen, insülin eksiliğinden ziyade işlevsel eksiklik ön planda olduğu hastalık. Bu tip tüm şeker hastaları içinde büyük çoğunluğu oluşturur ve kalıtsal özellik baskındır. "Diğer özellikli tipler" olarak bilinen grup oldukça değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklarda görülen kan şekeri metabolizması bozukluklarıdır. Bu nedenler arasında genetik bozukluklar, hormonal hastalıklar, bazı ilaçlar veya zehirlenmeler sayılabilir. Dördüncü tip ise gebelikte başlayan ve genellikle doğumla birlikte düzelen kan şekeri bozukluğu olan gebelik diyabetidir. Her ne kadar doğumla birlikte düzelse de ilerleyen her yıl diyabet gelişme riski taşıyan bir durumdur.

Günümüzde araştırmaları sonucu diyabet ile ilişkili saptanan risk faktörleri ilerleyen yaş, akrabalarda diyabet bulunması, şişmanlık ve düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam, 4 kilo 100 gramdan daha ağır bir bebek doğurmuş olmak, hipertansiyon,  kolesterol bozuklukları, polikistik over hastalığı (ergenlikten itibaren yumurtalıklarda görülen bir hastalık) gibi bazı hastalıkların varlığı risk faktörlerini oluşturuyor.  Bu risk faktörlerini taşıyanların mutlaka diyabet yönünden eğitilmesi, beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin mümkün olduğunca yapılması gereklidir.

Ülkemizde de son yıllarda diyabet sıklığı üzerine çalışmalara ağırlık verilmeye başlandı. Çeşitli üniversitelerin yaptığı çalışmalarda ülkemizdeki 20 yaş üzeri diyabet hastalığı yaklaşık yüzde 14 olarak belirtiliyor. Ancak diyabetin sıklığı ülkemizde de giderek artacağı tahmin ediliyor. Bunda en önemli etken; kentleşme ile birlikte gelen beslenme ve hareketsizlik gibi yaşam tarzı değişiklikleri. Ayrıca şişmanlığın çocukluk çağından itibaren görülmeye başlaması diyabet başlama yaşını öne çekiyor.

Diyabet genellikle ağız kuruluğu, çok su içme, sık veya çokça idrar yapma ve zayıflama gibi klasik belirtilerle ortaya çıkıyor. Bu belirtiler artık halk içinde tanıdık olduğu için genellikle başka hastalıklar göz ardı edilebilir. Fakat basit bir kan şekeri ölçümü ile tanı konulduğu için sorun teşkil etmemektedir. Diyabetle sıkça karıştırılan hastalık ise şekersiz diyabet iye tanımlanan aşırı idrar yapma hastalığı. Çünkü belirtileri diyabet ile oldukça benzerdir.

Diyabet hastalarında genel olarak göz damarları problemleri, böbrek yetersizliği, sinir sistemi, kalp-damar,  beyin damarı hastalıkları ve bacak damarı hastalıkları ile ayak yaraları gibi ek sorunlar; bazen hastalık teşhisi sırasında var olmakla birlikte, genellikle ortalama 8-10'uncu yıllarda başlar. Bütün bu sorunlar şeker yüksekliği, özellikle de yemekten sonraki kan şekeri yüksekliği ile ilişkilidir. Yani beslenme rejimi, egzersiz ve uygun tedavi ile kan şekeri olması gereken seviyelerde tutulabilirse bu sorunların önüne geçilmiş olacaktır.

Beslenme konusundaki yanlışlara sıkça rastlıyoruz. En önemlisi de bazı meyveleri kendilerine yasak zannetmeleri. Karpuz, kavun, muz dâhil tüm meyveleri yiyebilirler. Burada sorun neyi, ne kadar yiyeceklerinin belirlenmesi. Genel kural her gün mümkün olan değişik mevsim meyvelerinin belli miktarda tüketilmesidir. Bazen de değişik aktar bitkilerini kullanmak şeklinde davranışlarda görülüyor. Bunlar da doğru değildir. Çok sayıda madde içeren bazı bitkilerin şekeri düşürücü etkisi olmakla birlikte, bu bitkilerin uzun süreli tedavi olarak kullanılması, içerdikleri diğer maddelere bağlı başka yan etkileri de olabileceği için doğru değil”.

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN