Erdem 'Sayıştay Görevini Yapmıyor'

MHP Elazığ Milletvekili Enver Erdem Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişiklikler sonucunda Sayıştay’ın denetim yapamaz hale getirildiğini söyledi.

PAYLAŞ
Harput TV - Harput TV

MHP Elazığ Milletvekili Enver Erdem Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının 2014 Yılı bütçeleri üzerinde yapmış olduğu konuşma yaptı. Erdem, Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişiklikler sonucunda Sayıştay’ın denetim yapamaz hale getirildiğini söyledi.

Erdem sözlerini şöyle sürdürdü “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının 2014 yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2014 yılı bütçesi de AKP'nin daha önce yapmış olduğu 11 bütçeden farksız, hiçbir iddiası olmayan, kimsenin sorunlarını çözmeyen, rutin bir bütçe olduğu; her ne kadar çok farklı şeyler söylense de ekonominin iyiye gitmediğini gösteren, emekliyi, memuru, işçiyi, asgari ücretliyi, taşeron işçisini, 4/B'liyi, 4/C'liyi memnun etmeyen, çiftçiyi yeterince desteklemeyen, büyüme rakamları yönüyle cumhuriyet tarihi ortalamasının gerisinde kalan, işsizlik hedeflerinde işsizimizin sorunlarını gidermeyen ve istihdamı artırmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Bu bütçede çok net artışın olduğu tek kalemin sosyal yardımlar olduğunu görüyoruz, o da yaklaşık yüzde 15'ler civarında. Bu artışın da temel nedeninin önümüzdeki seçimlerde iktidarın fakir vatandaşlarımıza oylarının karşılığı olarak vereceği çamaşır makinası, buzdolabı, kömür, fasulye ve makarna harcamalarında daha bonkör davranacağını bu kalemdeki artışlara bakarak söyleyebiliriz.

Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişikliklerle kamu kurum ve kuruluşlarının mali tablolarının Sayıştayca incelenmesi sonucunda, bugün, Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapamamakta, Sayıştay raporları olmadan bütçe kesin hesabı işlemleri görüşülüp kabul edilmektedir. Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi, iktidar, denetimden kaçmakta, hesaplaşmayı daha sonraki dönemlere veya ahirete bırakmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2014 yılı bütçesinin Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı çalışanlarının sorunlarını çözmek için de -her ne kadar yeterli olmasa da- ben hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Toplumun huzur ve güvenliğinin sağlanması, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinin korunması, devlet otoritesinin sağlanması ve kanun hâkimiyetinin tesisi gibi birçok görevi üstlenen güvenlik güçlerimizin çok zor şartlar içerisinde görevlerini yerine getirirken karşılaştıkları sorunların ortadan kaldırılarak rahat ve huzurlu bir ortamda görevlerini yerine getirebilmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Bugün, polis memurundan emniyet müdürüne kadar her statü ve rütbede çalışan, sayıları 250 bini bulan emniyet personeli ile sayıları 60 bin civarında olan Jandarma Genel Komutanlığı personelinin her rütbesinde çalışanların ayrı ayrı sorunlarının olduğunu bilmekteyiz. Güvenlik hizmetleri sınıfındaki kamu görevlilerinin sorunlarının çözülmesi yerine sürekli ötelenmesi ve göz ardı edilmesi bu sorunları devasa boyutlara ulaştırmış ve içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Güvenlik kuvvetlerimiz bir taraftan "süreç" denen gayri yasal, akıl ve mantık dışı uygulamalar nedeniyle yasal görevlerinden uzaklaştırılmakta, bir taraftan iktidarın yanlış uygulamaları, yönetim hataları nedeniyle yasal sınırlarını zorlamaya ve aşmaya teşvik edilmektedir; diğer yandan da özlük hakları, sosyal hakları, emeklilik hakları, çalışma şartlarıyla ilgili sorunlarla uğraşmak zorunda bırakılmaktadır.

Bugün emniyet teşkilatında çalışan polis memurundan emniyet müdürüne kadar her rütbedeki görevlinin ayrı ayrı sorunlarının olduğunu bizler de biliyoruz sizler de biliyorsunuz. Bu sorunların çözümü için bizler kanun teklifleri, soru önergeleri, araştırma önergeleri veriyoruz, her fırsatta bunları soruyoruz, sizler de Sayın Başbakan başta olmak üzere her seçim öncesi söz veriyorsunuz, "Sorunları çözeceğiz." diyorsunuz ama bir türlü çözmüyorsunuz.

En son Sayın İçişleri Bakanımızın gazetelere yansıyan beyanatları oldu, "Bazı düzenlemeler yapacağız. Üzerinde çalışıyoruz. Polisin emekli maaşlarını düzelteceğiz." diyorsunuz. Eğer polisin sorunlarını çözme konusunda gerçekten samimiyseniz şu soruları açık ve net olarak lütfen cevaplandırınız Sayın Bakanım. Biraz sonra kürsüden konuştuğunuzda, 250 bin polis sizin buradaki konuşmanızı takip edecek ve şu ana kadar vermiş olduğunuz sözlere nasıl bir cevap vereceğinizi, neler söyleyeceğinizi gerçekten buradan duymak istiyor.

Değerli milletvekilleri, hepimizin değer yargıları, inançları, kültürleri birbirinin benzeri, aynısı. Şimdi, verilen daha önceki sözlerin yerine getirilmediğini düşündüğümüz zaman, bizim kültürümüzde söz vermenin önemli bir iş olduğunu herkes bilmekte. Dolayısıyla sadece oylarını almak için vaatte bulunma yerine, şu kürsüden benim sayacağım bu sorulardan hangisini yerine getirebiliyorsanız lütfen buradan seslendirirseniz, 250 bin polis bir miktar rahat etmiş olacaktır.

Öncelikle, Sayın Bakanım, yüzde 90'ı üniversite mezunu olan polislerimize 3.600 ek göstergeyi verecek misiniz, vermeyecek misiniz? Defaten bu konuda söz verdiniz.

Polisin fazla çalışmasının gerçek karşılığını verecek misiniz? Polisin fazla çalışması derken, dünya uygulamalarında, gelişmiş ülkelerde maaşlarına yakın ücretlerin fazla çalışma olarak ödendiği düşünüldüğü zaman, tabii, bizim vermiş olduğumuz 100 lira, 150 lira rakamı polisin fazla çalışmasının karşılığı elbette değildir.

Polisimizi emekli olduğu zaman insanca yaşayabileceği emekli maaşına kavuşturacak mısınız? Sayın Bakanım, sizin de açıklamalarınız var geçmişte de şimdide, Sayın Başbakanın da bu konuda defaten açıklamaları var. Polisler emekli oldukları zaman çoluk çocuğunu geçindireceği, kirasını vereceği bir maaşa sahip olmadığı için emekli olamamaktadırlar. Dolayısıyla, bunu düzeltecek misiniz? Buradan bu insanlara, lütfen, gelin cevabını verin.

Emniyet teşkilatında birimler arası maaş farklarını giderecek misiniz? Hassasta, asayişte, trafikte, karakolda çalışan polisler ile istihbarat, terör, Başbakanlık koruma gibi birimler arasında bin liraya varan maaş farklarını giderecek misiniz? Emniyet müdürleri arasında maaş farkları mevcut. Bunlar statüye ve makama bağlı olarak ayrı ayrı ödendiği için 1.500 civarındaki emniyet müdüründen sadece 100-150 tanesi makamlarına bağlı tazminattan istifade edebildiği için diğer emniyet müdürleri bu konuda mağdur edilmektedir. Yine başpolis ve kıdemli başpolislerin yaşadıkları statü sorunlarını ortadan kaldıracak mısınız, kaldırmayacak mısınız? Bunları lütfen buradan açıklayın.

Değerli milletvekilleri, güvenlik güçlerimizin karşılaştıkları sorunlar sadece bu sorunlar da değildir. Adına "barış", "çözüm", "açılım", "çekilme" denilen süreç maalesef bölgeden devletin, askerin, polisin çekilmesi veya karargâhlarının dışına çıkamamaları sonucunu doğurmuştur. "Çözüm" denen süreç devletin çözülmesi, milletin dağılması sonucunu doğuracak gelişmeleri ortaya çıkarmaya başlamıştır. Bölgede moral üstünlük bölücü örgüte geçmiş durumdadır. Bölgede asker ve polisin üzerinde çok ciddi "Barışı provoke etmeyin." baskısı oluşturulmuştur. Asker ve polis, bırakın operasyon yapmayı kanuni görevlerini dahi yerine getirememektedirler. Nusaybin'de askerî konvoya teröristlerin yapmış olduğu roketli ve ağır silahlı saldırıya "Meşru müdafaa çerçevesinde cevap verilmiştir." şeklinde açıklamada bulunan Genelkurmay Başkanlığı Türk tarihinin en âciz ve en utanç verici açıklamasıyla tarihe geçmiştir.

Peki, bölücü örgüt ne yapıyor? Var olma gerekçesi olan terör yapıyor, propagandasını yapıyor, köy korucularını şehit ediyor, şehirleri yakıp yıkıyor, evleri basıyor, bombalıyor, kurdukları asayiş timleriyle denetimler yapıyor, vali, kaymakamlar atıyor, bölgedeki ekonomiyi kontrol ediyor, PKK mahkemelerini kurmuş çalıştırıyor; kısacası paralel devlet yapılanmasıyla KCK bölgeyi idare ediyor. Sayın Başbakan ve Sayın İçişleri Bakanı "Paralel devlete izin vermeyiz." diyorlar ama sadece sözde kalıyor. Uygulamada, Türkiye Cumhuriyeti yasalarının işlemediği, sadece PKK'nın kurallarının yürürlükte olduğu bir bölge oluşturuluyor. Defalarca ifade ettik, sağır sultan bile duydu, bir tek AKP milletvekilleri olarak sizler duymadınız. Bu süreç masum bir süreç değildir. Bu süreç, devlet içinden başka bir devlet, millet içerisinden başka bir millet, bayrak içerisinden başka bir bayrak, vatan içinden başka bir vatan çıkarma projesidir. Adım adım, aşama aşama dört parçalı bağımsız Kürdistan kurma projesidir, terörist elebaşlarından Karayılan'ın ifadesiyle "Bağımsız Kürdistan'a savaşsız gitmenin adıdır." Bu proje, AKP iktidarının yaptığı yasal düzenlemelerle oluşturulan, vatanımızın ve milletimizin birliği ve beraberliğine ipotek koyan, Diyarbakır rezaleti esnasında da resmen ismi koyulan, faturasını ise milletçe çekeceğimiz utanç vesikası bir projenin adıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, yaptığınız bu düzenlemeler ülkeyi böler diyoruz, sizler ise "Düzenlemeleri yaptık, ülke bölünmedi, bölünmüyor." diyorsunuz, farkında değilsiniz, gaflet içerisindesiniz. Ülkenin millî eğitimini de bölerek son darbeyi vurma telaşındasınız.

Değerli milletvekilleri, Oslo'da MİT ve PKK arasında yapılan görüşmelerde söz verilen bütün hususların birer birer hayata geçirildiğine hep beraber şahit oluyoruz. Oslo'da imzalanan ihanet belgesinde yer alan, federasyon, özerklik olmazsa yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebini iktidarınızın oylarıyla Büyükşehir Belediyesi Kanunu düzenlemesiyle karşıladınız. Kürtçenin ikinci resmî dil yapılması, ana dilde eğitim taleplerini de ana dilde savunma düzenlemesi, TRT Şeş, Kürtçenin kurslarda öğretilmesi, okullarda seçmeli dil olması, en son demokratikleşme paketindeki özel okullarda ana dilde eğitim düzenlemesiyle ve son olarak da dershanelerin kapatılarak bölgedeki eğitimin tamamen belediyelerin kontrolüne terk edilmesi ki burada, biliyorsunuz, dershaneleri kapatırken EDEV denilen belediyelerin açmış olduğu, dağa aynı zamanda terörist de gönderen yapılara buradaki eğitimi teslim ediyorsunuz. Bu düzenlemelerle, verdiğiniz sözleri birer birer yerine getiriyorsunuz. Oslo'da mutabakata varılan hususlardan birisi de hakikatleri araştırma komisyonunun kurulmasıydı. Sizler, değerli AKP milletvekilleri bu talebi de yerine getirdiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Komisyonunu, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin üye vermemesine rağmen, BDP'yi de yol arkadaşı yapıp oluşturdunuz ve çalıştırdınız.

Değerli milletvekilleri, Oslo'da PKK mensuplarıyla yapılan görüşmelerde kabul edildiği söylenen, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terörle mücadelede görev almış asker ve polislerin

savaş suçlusu olarak yargılanacağına ilişkin haberler gazetelerde yer almaya başladı. Dün de televizyon programlarında Ergenekon'un, Fırat'ın doğusuna niye yaygınlaştırılmadığıyla ilgili programlar yapılmaya başlandı. Bu, yandaş medyada da yer aldığına göre yakın süre içerisinde karşılaşacağımız bir konu olacaktır.

Tabii, şimdi bu ifadelere siz AKP klasiği olarak önce şiddetle itiraz edeceksiniz, yalanlayacaksınız. Sonra bu konunun tartışılıp, konuşulmasının doğru olacağını söyleyeceksiniz. Daha sonra bu fikre vatandaşları ısındıracaksınız. Ondan sonra da Meclisteki sayısal çoğunluğunuzu gerekçe gösterip her türlü düzenlemeyi yapma yetkiniz ve gücünüz olduğunu söyleyerek hayata geçireceksiniz.

Sonuç olarak, değerli milletvekilleri, ülkemizin ve milletimizin birlik ve beraberliğine hizmet etmeyen, adına "süreç" denen, Oslo'da, Habur'da, oradan İmralı'ya kadar başvurulan, millî onurumuzu ayaklar altına alan yanlış işlerle dolu politikalardan bir an önce vazgeçilerek; gelecek seçimleri düşünen bu uygulamalar yerine, gelecek nesilleri düşünen millî politikalar izlenmesi dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum”.

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN