MÜSİAD GİK Elazığ'da Yapıldı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD'ın 85. Genel İdare Kurulu Elazığ'da gerçekleştirildi.

PAYLAŞ
Harput TV - Harput TV

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD'ın 85. Genel İdare Kurulu Elazığ'da gerçekleştirildi.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin iki ayda bir farklı şehir ve farklı bir konuyla düzenlediği Genel İdare Kurulu'nun 85.si MÜSİAD Elazığ Şubesi'nin ev sahipliğinde Elazığ'da gerçekleştirildi.

Genel İdare Kurulu Gala programına Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Elazığ Valisi Ömer Faruk Koçak, Ak Parti Elazığ Milletvekilleri Zülfü Demirbağ, Şuay Alpay, Faruk Septioğlu ve Sermin Balık, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kutbeddin Demirdağ, Emniyet Müdürü Nihat İşlek, , MÜSİAD Genel Başkan Yardımcıları Nazım Özdemir ve Abdurrahman Kaan, MÜSİAD Şube Başkanları ile yurt içi ve yurt dışından çok sayıda iş adamı katıldı.

Genel İdare Kurulu Toplantısında konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Olpak şunları söyledi; “Güzel başlayıp, güzel sürdürdüğümüz, birilerinin karalama çabalarına rağmen aslında ekonomik anlamda güzel de sonlandırdığımız 2013 yılını, aradaki çalkantılı, hatta biraz çalkalandırılmış gündemiyle geride bıraktık. Benzer tabloyu, 2013'ün son günlerinden başlayarak, bu yılın ilk çeyreğinde de yaşadık. MÜSİAD olarak, 2013 yılını, hiç te karamsar bakışlarla değil, tam tersine, sonuçlandığı şekliyle öngörmüştük. Aynı şekilde, 2014 yılı için de, ilk 3 aydaki verilere bakarak, olumlu düşünüyor, birilerinin geçen yıl da manipüle etmeye çalıştığı gibi, % 2'ler civarında anlamsız büyüme tabloları filan çizmiyoruz.

Bir ülke, işadamlarından, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam, sosyal gelişime daha fazla katkı bekler. Biz işadamlarının beklediği ise; Huzur, Güven, Pozitif İstikrar, Hızlı ve Adil İşleyen bir Hukuk Sistemi'dir. Siyasi İstikrarla gelen Ekonomik İstikrar ve hedeflerin yakalanmasıyla elde edilen Güven Ortamı, 1 yılı aşkın bir süredir devam eden Çözüm Süreci ve Demokratikleşme Paketiyle, geleceğe daha güvenle bakıyoruz.

Hafızalarımızı tazelersek, 2013 yılının ilk yarısında ekonomik anlamda sergilediğimiz performans, tüm dünyanın takdirini kazanmıştı. IMF ile biten borç ilişkisi, yatırımların ayağa kalkması, kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılması, ilk akılda kalanlar.

Aslında, bunlar 2013'ün sadece ilk yarısı için geçerli olan gelişmeler değildi. Ama, Haziran başından itibaren, ekonomiden çok siyasetin gündemi öne geçti. Gezi olayları ile başlayan ve 17Aralık ile devam eden süreçte, Borsa, Mayıs 2013'te 93.000'in üzerine çıkarak rekor kırmışken, yılı % 27 değer kaybıyla kapattı. Aynı süreçte, TL ise % 18 değer kaybetti. Son 10 yılda, TL değer kaybının sadece % 19 olduğu dikkate alındığında, 5 aylık bir süre içerisinde yaşanan değer kaybının, ekonomik istikrarı ne kadar riske soktuğu açıktır.

Tüm bu koşullara rağmen, Türkiye ekonomisi 2013 yılında % 4 büyümüştür. Küresel krizin etkilerinden kurtulmaya çalışan Avrupa Bölgesi'nde % 0,5'lik büyüme gerçekleşirken; Türkiye'nin, 2013 yılında OECD ülkeleri içerisinde en yüksek büyüyen ülke olması, önemlidir.

2014 yılına da, yine pekçoklarınca felaket senaryolarının çizildiği, ulusal ve uluslararası pek çok kurumun ardı ardına Türkiye'nin 2014 büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettikleri bir ortama girdik. Buna karşılık, elimizdeki rakamların hiç biri, Türkiye'nin büyümesini aşağı yönlü revize etmeyi gerekli kılmıyor.

Sanayi üretimi, geçen yılın ilk 2 ayında %3 artmışken; 2014 Ocak ve Şubat aylarında ortalama %6 artış gösterdi. Yine, MÜSİAD olarak yayınladığımız SAMEKS endeksi de, Kasım'dan itibaren en yüksek değerine Mart'ta ulaştı ve artış trendini koruyor. Dış ticaretimiz, özellikle Ab ülkelerinin toparlanma sinyalleri vermesiyle artış eğilimini sürdürüyor. Gerek tüketicinin, gerekse reel kesimin ekonomiye güveni artış gösteriyor. İç talebin canlılığını, vergi gelirlerinden, özellikle dâhilde alınan KDV artışı da destekliyor.

Tam da bu noktada, bugün Maliye Bakanımızın açıklamış olduğu KDV uygulamasındaki değişikliği olumlu karşıladığımızı, tarım alanında da uygulamanın genişletilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz.

Dünün sıcak gündemi, Merkez Bankasının Faiz kararıyla ilgili olarak, daha önce de Merkez Bankasının kademeli bir faiz indirimine gidebileceği yönündeki düşüncemizi belirtmiştik. Bu yöndeki bir politikanın, hedeflerimize ulaşmanın da önemli bir parçası olduğu aşikârdır. Öte yandan, sanayici ve iş adamları olarak, faizi bir maliyet kalemi olarak görürüz ve elbette faizlerin düşmesini arzu ederiz. Merkez Bankasının, dün açıkladığı PPK kararı ile, Mayıs ayından itibaren faizlerde bir indirim yapacağı yönünde sinyalleri de aldık. Bu yönde bir indirim, TL'nin değer kazanması ihtimalini bertaraf ederek, 2014 yılı ihracatımızın artmasında, uluslararası rekabet gücümüzü artırmaya da yar İstikrar derken, bu prensibin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de geçerli olacağını ifade etmek isterim. O makamda görev yapacak kişinin milletimizin bağrından çıkması, devletimizin ve milletimizin geleceği için çalışması önemlidir. Bir diğer husus ise, bu seçimin, halkımızın hür iradesi ile yapılacak olmasıdır. Bu iki husus gerçekleştiği zaman, Cumhurbaşkanlığına kimin geldiği önemli değildir.

Yine bu noktada, bugün AYM kuruluş yıldönümünde yaşananların, huzur ve istikrardan yana olan bizler tarafından hoş karşılanmadığını belirtmek isterim. Bugün, toplum, yargı içindeki huzursuzluğun farkındadır ve rahatsızdır. Daha da önemlisi, bu huzursuzluğu ve yanlışlığı meydana getiren de, ne toplum, ne iş camiası, ne de STK'lardır, bizzat yargının kendisidir ve çözümünü bulmak da yargıya düşer. Farklı zamanlarda, gerektiğinde hızla inisiyatif almaktan çekinmeyen yargı, çözüm konusunda da bunu yapmak yerine, kamuya açık bir şekilde, devlet yönetimi arasında kavga algısı oluşturacak yaklaşımlardan kaçınmalıdır”.

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ise şunları söyledi; “Bireysel hak ve özgürlükler elbette önemlidir. Ancak bireysel hak ve özgürlük başkasının hakkına tecavüz değildir. Hiçbir zaman bireysel hak yaşam hakkının bireyin şahsiyetinin onurun üstünde olamaz. Bireysel hak ne kadar önemliyse yaşam hakkı da o kadar önemlidir. Bir taraftan yaşam hakkı birey onuru şahsiyeti ayaklar altına alınacak diğer taraftan bireysel haktan bahsedilecek. Bunun Kabul edilebilmesi mümkün değildir. Başbakanımıza bakanlarımıza on binlerce vatandaşımıza Twitter aracılığı ile küfürler edilecek hakaretler edilecek iftiralar atılacak kısacası yasalar çiğnenecek mahkeme kararları uygulanmayacak anayasanın 17. Maddesi ihlal edilecek hatta buna 41. Maddeyi ilave edebiliriz ve biz bunlara göz yumacağız. Bunları Kabul etmemiz mümkün değildir. Bir uluslararası şirket yargı kararlarımızı tanımayacak yaşam hakkı ihlallerine duyarsız kalacak ülkemizde ofis açmayacak vergi ödemeyecek on binlerce vatandaşımızın özel hayatına ve yaşam hakkına müdahale edecek ve buna da duyarsız kalacak , siz kalkıp bu şirketi savunacaksınız. Bu Kabul edilemez. Onlarca genç kızımızın kadınımızın kendi adına açılan farklı hesaplarla hayatları karartılmaya çalışılmıştır. Ahlaksızca sahte resimler konulmuş ve edep dışı yazılar yazılmıştır. Bazı aileler Twitter de yapılan çirkinler nedeniyle dağılma noktasına gelmiştir.

Bu insanların hakkı hukuku yok mu acaba? Bu insanların hakkını hukukunu kim savunacak? Anayasamızda çok açık ifadeler var. 17. Maddesinde 20. Maddesinde devletin bu şahısların hakkını hukukunu savunmak zorunda olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Biz antenlere Vize koymuyoruz. Bilakis antenlerin daha çok yolunu açmaya çalışıyoruz, daha çok kullanılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ve bu yönde ciddi bir altyapı oluşturuyoruz. Bugün neredeyse her eve internet ulaştıran bu hükümet olmuştur. Yine Türkiye'yi Avrupa'nın en iyi internet altyapısına kavuşturan bu hükumet olmuştur. Yerin altında 220 bin kilometre internet otobanı oluşturan yine bu hükumet olmuştur. İletişim sektörünün her yıl yüzde 10-12 büyümesinin altyapısını oluşturan yine bu hükumet olmuştur. Ancak sağlanan bu iletişim imkânını kötüye hiçbir zaman kullanmamalıyız diye düşünüyorum. Herkes hukuka yasalara uygun hareket etmek zorundadır ve etmelidir de. Hiç kimse kendisini anayasal ve yasaların üstünde görmemelidir diye düşünüyorum".

Gala programının ardından MÜSİAD'ın 85. Genel İdare Kurulu, programa destek veren kuruluşlara plaketlerinin verilmesi ve MÜSİAD'a yeni katılan üyelere rozet takılması ile son buldu.

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN