Kamusen'den GSS Uygulamasına Tepki
Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun yanlış sağlık sigortası politikalarının faturasının millete ödetildiğini açıkladı.
Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun yanlış sağlık sigortası politikalarının faturasının millete ödetildiğini açıkladı.
Eflatun açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “Geçtiğimiz dönem içerisinde reform adı altında milletimize sunulan acı reçetelerden bir tanesi de Genel Sağlık Sigortası oldu. Buna göre 18 yaşını dolduran, çalışmayan ve okumayan herkes gelirine göre değişen miktarlarda Genel Sağlık Sigortası primi ödemekle yükümlü hale geldi. Liseye gidenler 20; üniversitede okuyanlar ise 25 yaşına kadar prim ödemeyecekler. Ancak bu kişi öğrenim görmüyorsa o zaman sağlık sigortası primi ödeyerek hastanelerden sağlık hizmeti almak zorunda kalacak.
Buna göre önce 18 yaşın üzerindeki kişinin yaşadığı ailenin aylık toplam gelirine bakılacak; ailenin toplam geliri, ailedeki fert sayısına bölünerek kişi başına düşen aylık gelir bulunacak. Ailede birey başına düşen aylık gelir, brüt asgari ücretin üçte birinden fazla ise 18 yaşından büyük her birey için Genel Sağlık Sigortası Primi ödenecek.
Bugün itibarı ile brüt asgari ücretin 1273,5 TL olduğu düşünüldüğünde, bir ailede kişi başına düşen aylık gelir 425 lira ve üzerinde ise o aile fertlerinden 18 yaşın üzerinde olan ve okumayan erkek çocukların prim ödemesi zorunlu oldu.
Bu aşamada 1 ay içinde çocuğunuzun, bulunduğunuz bölgedeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na gelir testi yapılması için başvuruda bulunması gerekiyor. Aksi takdirde, tescil işlemi resen yapılacak ve çocuğunuz adına her ay brüt asgari ücretin iki katının %12’si kadar, yani bugün itibarı ile 306 TL Genel Sağlık Sigortası Primi ödemek zorunda kalacaksınız.2 Kasım tarihine kadar herkes gelir testi yaptırmak zorunda
Görüldüğü üzere yıllardır uygulanan yanlış politikaların bedelinin yine memurlara, dar ve sabit gelirlilere ödetilmektedir. Türkiye Kamu-Sen olarak 5510 sayılı Kanunun yasalaşma sürecinde, raporlarla anlatmaya çalıştığımız, kitapçıklar dağıtarak uyardığımız, son derece yoğun tepkilerle, protesto gösterileriyle, iş bırakma ve iş yavaşlatma eylemleriyle dile getirdiğimiz çekinceler bir bir hayata geçiriliyor.
Bu süreçte emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e çıkarıldı.
İşçilerde emekli aylığına hak kazanmak için prim ödeme gün sayısı 7200’e çıkarıldı.
Emekli aylığı bağlama oranları %3’ten kademeli olarak %2’ye kadar düşürüldü. Dolayısı ile emekli maaşları da azalıyor.
Emekli aylığının alt sınırı asgari ücretin üçte birine kadar düşürüldü.
Fiili hizmet zammından faydalanan birçok çalışanın bu hakkı ellerinden alındı.
Hastanelerde muayenelerden katkı payı alınması uygulamasına geçildi.
Hastanelerde yazılan her reçeteden 3 TL katkı payı alınmaya başlandı.
Şimdi Aile Hekimliklerinde yazılan reçetelerden de 3 TL alınıyor.
Bir reçeteye 3 kutudan fazla ilaç yazılması durumunda, fazladan yazılan her kutu ilaç için 1 TL ilave katkı payı alınması uygulamasına geçildi.
Son olarak da çocuklar için aylık 51 TL ile 306 TL arasında değişen tutarlarda Genel Sağlık Sigortası Primi ödenmesi zorunluluğu uygulamaya konuldu.
Yıllar boyunca verdiğimiz mücadelede vatandaşlarımızı kendilerini bekleyen tehlikelere karşı duyarlı olmaya çağırdık. Kazanılmış haklarımızın elimizden alınmaya çalışıldığını, sosyal devlet ilkesinin yok edildiğini belirttik. Ancak yapılan karalama kampanyaları, bazı yandaş sendika ve konfederasyonların toplumumuzu yanlış yönlendirmesi ve bazı kesimlerin duyarsızlığı sonucunda bu uygulamalar hayat buldu. Yapılan eylemler, bu uğurda verilen çabalar kısa zamanda unutuluyor. Haksız uygulamalara karşı duyarsızlığın maliyeti ise son derece yüksek oluyor. Aylık geliri yalnızca 1274 TL olan, kirada oturan, iki-üç vasıtayla işe gidip gelen bir baba 19 yaşındaki işsiz çocuğunun yükü yanında bir de her ay 51 TL; yıllık 612 TL Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda bırakıldı. Memurlar için de aynı durum söz konusu. Üstelik bu durumda vatandaşlar kaç çocuğu varsa hepsi için ayrı ayrı prim ödeyecek; masrafları katlanacak.
Türkiye Kamu-Sen olarak uyarıyoruz. Önümüzde son derece zorlu bir süreç var. Türkiye’nin ekonomik dengelerini alt üst edenler, acı reçeteyi sürekli memur, işçi, çiftçi, emekli, dul, yetim, küçük esnaf ve işsizler gibi dar ve sabit gelirlilere çıkartıyor. Vatandaşlarımızdan tahsil edilen katlım payları sürekli artırılıyor, yakında bütün sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmaya başlanır ve sağlık tümüyle paralı hale gelirse kimse şaşırmamalıdır.
Bizler sonuna kadar bu tür uygulamaların karşısında olmaya ve bütün azmimizle haksızlıklara, hak gasplarına ve kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz”.