Terörün Her Şekline ve Her Türlüsüne Lanet Olsun!

Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun bir açıklama yaparak Ankara'da yaşanan terör olayını kınadı.

Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun bir açıklama yaparak Ankara’da yaşanan terör olayını kınadı.

Eflatun açıklamasında, “Her gün ülkemizin dört bir yanından gelen terör saldırılarında kaybettiğimiz evlatlarımızın acısını yaşarken, 10 Ekim günü Ankara Gar binası önünde toplanan vatandaşlarımıza karşı gerçekleştirilen kahpe saldırı ile yüreklerimiz bir kez daha yanmıştır.

Birliğimize, dirliğimize ve kardeşliğimize karşı girişilen bu saldırı nice yüreklere ateş düşürmüş,  nice ocakları söndürmüştür. Terörün etnik kökeni, ideolojisi, dili, inancı, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun ayrım yapmadan, insanlığa karşı girişilen en alçakça saldırı olduğu bu menfur olayla bir kez daha görülmüş, terörün ırkının, dilinin, dininin, mezhebinin, renginin ve ideolojisinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. 

Bir yanda 7 Hazirandan bu tarafa tam 157 vatan evladımız, askerimiz, polisimiz alçakça şehit edilirken diğer tarafta da sivil vatandaşlarımızın da bombalar, tuzaklar, suikastlar yoluyla canlarına kastedilmektedir.

Şu ana kadar Ankara'daki saldırıda 97 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ifade edilse de 80 milyon yurttaşımız da yüreklerinden yaralanmıştır. Nedensiz yere, suçsuz bir insanı öldürenin bütün insanlığı katletmiş sayıldığı mümtaz bir dinin mensuplarıyız. Hiç kimsenin masum birinin yaşama hakkına müdahale etmesini, elinden almasını kabul etmemiz mümkün değildir. 

Askere, polise kurşun sıkan, bombalarla kahpe pusular kuran, alçakça sırtından kurşunlayanlarla, sivil vatandaşlarımızın canlarına kast edenler aynı güç odaklarının piyonlarıdır.

Bugün şehitlerimiz için yüreklerimiz yanmakta, katledilen vatandaşlarımız için yüreklerimiz parçalanmaktadır.

Bu ülkenin doğusuyla, batısıyla, güneyi ve kuzeyiyle her köşesindesin vatandaşlarımız bizim için birdir; aynı değerdedir.

Biz Türkiye Kamu-Sen olarak, nereden gelirse gelsin, kime karşı gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, terörün her şekline ve her türlüsüne lanet olsun diyor, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyoruz. 

İnanıyoruz ki, aynı acıyla yandığımız, aynı mutluluklara sevindiğimiz bu topraklarda bizleri birbirimizden ayırmaya, aramıza nifak tohumları sokmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. 

Buna karşın tarihimizin en büyük terör saldırısına maruz kaldığımız, 2 ay gibi kısa bir zaman diliminde 157 askerimizi, polisimizi kara toprağa verdiğimiz şu dönemde ülkemizin bir Ortadoğu bataklığı haline getirilmek istendiği asla gözlerden kaçmamalı, Türkiye'nin hızla bir toplu ölümler ülkesine dönüştüğü gerçeği göz ardı edilmemelidir. 

Cumhuriyetimizin başkentinde, Emniyet, MİT, Genel Kurmay Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı gibi Devletimizin kalbinin attığı bir bölgede, nasıl olup da teröristlerin ellerini kollarını sallayarak tarihin en ağır saldırısını gerçekleştirebildikleri mutlaka sorgulanmalıdır.

Güneydoğu'da nasıl olup da tonlarca patlayıcının kimseden habersiz yollara döşendiği mutlaka sorgulanmalıdır.

Eşlerinin, çocuklarının gözleri önünde, evinde uyurken katledilen askerimizin, polisimizin Nasıl böyle korumasız bırakıldığı mutlaka sorgulanmalıdır.

Saldırıların toplu katliamlara dönüştüğünü, vatandaşlarımızda korku ve panik havasının hakim olduğunu, terör saldırılarının ve buna bağlı can kayıplarının sıradanlaştığını üzülerek görmekteyiz. 

Hal böyleyken, ülkemizi kan gölüne döndürme azminde olanların, büyükşehirlerimize kadar sızarak eylemler gerçekleştirebiliyor olması, bir istihbarat ve buna bağlı bir güvenlik zafiyeti yaşandığının en büyük ispatıdır.

Eğer Cumhuriyet tarihimizde geride bıraktığımız 92 yılda yaşamadığımız acıları son bir kaç ay içerisinde yaşamışsak, elbette bunun bir bedeli de olmalıdır. 

Öncelikle yüzlerce askerimizi, polisimizi, vatandaşımızı toplu katliamlarla katleden hainler ve bunların azmettiricileri bir an önce bulunup, adaletin karşısına çıkarılmalıdır. 

Ancak, milletimiz böylesine büyük terör saldırılarına maruz kalırken, istihbarat ve güvenliğimizden sorumlu olan yetkililerin de onurlu bir özeleştiri ile gereğini yerine getirmesi icap etmektedir.

Dünyanın her yerinde terör saldırısı ve ölümler yaşanabilir. 

Dünyanın her yerinde istihbarat açığı, güvenlik zafiyeti olabilir. Ama dünyanın her yerinde, bu saldırıları önlemekle görevli olanlardan da hesap sorulur. 

Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak bile kımıldamaz diyen Sayın Başbakan, bugün  nasıl olup da bir bomba ile 13 polisimizin, 16 askerimizin katledilebildiğini, Devletimizin merkezinde bombaların patlatıldığını, yüzlerce vatandaşımızın canına kast edildiğini izah etmek, bu işin sorumlularından hesap sormak zorundadır. 

Gidenler gitmekte, gözü yaşlı analar, babalar, evlatlar geride kalmaktayken, hiç kimsenin bu sorumluluğu üstlenmemesi kabul edilemez.

İçte ve dışta, en değerli varlığımız Devletimizi yok etmek için faaliyet gösteren sayısız odak varken, istihbarat teşkilatımızın nelerle meşgul olduğu, İçişleri Bakanlığı'nın hangi konulara öncelik verdiği sorgulanmalıdır. 

Yurdumuz bir kan gölüne dönmüşken, istihbaratımız nasıl bir gaflet uykusundadır ki, hala bir türlü uyanamamaktadır! 

Ülkemizin bir Ortadoğu bataklığına dönüşmemesi için terörden arındırılarak, hesap verebilir bir demokrasiye yönelmesi zorunludur.

Bir kere daha bu hain saldırıları gerçekleştiren, topraklarımızın bütünlüğüne kastı olan tüm terör faaliyetlerini lanetliyoruz. İnanıyoruz ki; ülkemizin milli birlik ve bütünlüğünü bozmak, milletimizin bu coğrafyada huzur ve güven içerisinde yaşamasına engel olmak gibi kirli emelleri olan hiçbir odak başarıya ulaşamayacaktır. Yüce Allah tüm milletimizi korusun. 

Türkiye Kamu-Sen olarak bu düşüncelerle, ülkemize, milletimize, birliğimize ve huzurumuza yönelen bu cani ve insanlık dışı  saldırıyı kınıyor, şehitlerimiz başta olmak üzere saldırılarda hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz” dedi. 

Bakmadan Geçme