BİZ BU HALE NASIL GELDİK
Aziz Dinç
Hepimiz büyüklerimizden Ramazan ayı yaklaşırken ”Nerede o eski Ramazanlar” cümlesini çok duymuşuzdur.
Büyüklerimiz, kendi büyüklerinden duyduklarını ve kendi yaşadıklarını bizlere ballandıra, ballandıra anlatırlardı.
Aslında bu cümlenin altında yatan gerçek bu günün koşullarındaki olumsuzlukları anlatabilmektir.
Eskiye özlem günümüz memnuniyetsizliğinin göstergesidir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ramazana hazırlık yapan yalnızca ev hanımları, esnaflar ve cami çalışanları değilmiş.
Devlet de ramazana hazırlanır ve şaban ayının ortalarında Ramazan Tenbihnamesi yayınlarmış.
Tenbihname, Ramazan öncesi devletin halka, ahlaki ve dini uyarılarda bulunduğu yazılara denilmekteydi.
Sultan Abdülmecid döneminde hazırlanan bir tenbihname;
"Padişahımızın bazı camileri teşrifi ihtimal dâhilinde bulunduğundan herkes vazifesini en iyi şekilde ifa ede ve saygıda kusur etmeye.
Ramazan'da her zamankinden daha dikkatli ve edepli davranıla.
Gıda fiyatlarına zam yapılmaya.
Kurallara uyula.
Camilerde ve ötede beride oturanlara karışılmazsa da özellikle çarşı içinde, Bayezid'de ve Şehzadebaşı'na giden güzergâhta yol üzerinde dükkânlarda oturulmaya.
Geceleri büyük caddelerde iskemle ile sokak aralarında ve halkın geçip gitmesine engel teşkil edecek şekilde oturulmaya.
Araba aralarında dolaşıp arabalı ve arabasız gelen geçen kadınlara edep dışı davranılmaya ve arabalar Bayezid ve Şehzadebaşı'nda Sokak ortalarında durmaya.
Kadınlar Sultanahmet, Şehzadebaşı ve Laleli Camii dışında diğer büyük camilere girmeye ve ayrıca namaz vakti haricinde vazifeliler haricinde buralara erkekler de girmeye.
Kadınlar, genel olarak belirlenen giyim hükümlerine uygun hareket ede.
Herkes her zaman olması gerektiği gibi özellikle Ramazan'da camilere gele, işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden başka kimseler teravih namazında dükkânlarda oturmaya.
Herhangi bir sıhhî özrü bulunmayanlar oruç tuta, bulunanlar da alenî bir şekilde oruç yemeye.
Her zaman temizliğe dikkat edile ve bilhassa Ramazan'da buna daha çok dikkat edile, sokak ortalarına öteye beriye çöp dökülmeye…
Bu tembihleri memurlar suret-i katiye de takip edecekler.
Ola ki tembihe aykırı hareket edenler görülürse cezalandırıla!"
Tenbihnameler Müslüman bir devletin sorumluluğunun ve ince medeniyet telakkisinin en somut örnekleridir.
Bu hazırlıklar Ramazan ayının kutsiliği hususunda devletin ve halkın gösterdiği ehemmiyetin derecesinin bir ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ramazan ayının bereketli, huzurlu ve afiyette geçmesi bireysel imani bir mesele olduğu gibi aynı zamanda da İslam devletlerinin devlet felsefesinin ve sosyal devlet anlayışının en önemli meselelerinden biri olmuştur.
Bu tenbihname içeriği devletin vatandaşı en iyi şekilde geçirmesi için aldığı tedbirleri göstermekte ve bunu uygulanması için neler yapılmasını önceden bildirmesidir.
Ramazana yönelik tedbirleri her kesimce uygulanması ve özelikle birlik ve beraberliğe özen gösterilmesi, paylaşım duygusu toplumdaki birlik ve beraberliği daha fazla güçlendirmiştir.
Ramazanda halk arasında uygulanan onlarca gelenekten sadece üç tanesini belirteceğim.
DİŞ KİRASI
Ramazan’ın özü paylaşma, fakir ve zengin arasındaki yardımlaşmaktır. Zenginlerin yaşadıkları köşk ve konakların kapıları herkese açılır ve isteyen herkes bu evlere çat kapı girip yemeğini yiyebilirdi.
ZİMEM DEFTERİ
Zengin kişiler esnafların dükkanlarına uğrar ve veresiye defterlerine bakıp, bu defterde borcu olan durumu iyi olmayan kişilerden birinin borcunu rastgele seçip silerdi.
TEKNE ORUCU
Ramazan’da ilk defa oruç tutmaya başlayan çocuklar büyükler tarafından hediyeler boğulur böylece oruç tutmaya teşvik edilirdi.
Tüm gün oruç tutamayacak yaştaki çocuklar için oruç öğle vaktinde açtırılırdı ve buna ‘Tekne Orucu’ adı verilirdi.
Günümüze gelince bugüne dair de bir takım güzel geleneklerimiz çok azda olsa hala devam ettiğini söyleyebiliriz.
Bu güne dair üzerinde durmak istediği birkaç konu başlığını paylaşmak istiyorum.
Eski Ramazanlar da özelikle temel tüketim maddelerine zam yapılmazmış.
Son haftada markete giden bir insan bir hafta önce almış olduğu ürünü aynı fiyata alması imkansız. Özelikle Ramazanı fırsat bilenler fiyatları haftalık değil günlük hata saatlik artırıyorlar.
Aynı ürünü dört farklı markette farklı ve fahiş fiyata almak mümkün.
Oto kontrolün çeşitli nedenlerden dolayı zayıf olduğu aşikar.
Asıl açı olan ÜRÜNÜ PAHALIYA SATANLARIN,HALKA BİRAZ UCUZ MAL VERENLERİ ŞİKAYET ETMESİ.
Bu hafta en fazla duyduğum cümle RAMAZAN GELDİ FİYATLAR UCTU...
Eski ramazanlarda, geceleri büyük caddelerde iskemle ile sokak aralarında ve halkın geçip gitmesine engel teşkil edecek şekilde oturulmazmış.
Bu güne baktığımızda kaldırımları binalar işgal ettiğinden, ramazanla birlikte değil sokak ve kaldırımlarda, caddelere masa koyulup yemekler yenmekte.
Kaldırımlar işgali yıl boyu devam etmekte. Pandemi yasakları bu tabloyu azaltacak gibi gözüküyor.
Tenbihname de, Ramazan'da her zamankinden daha dikkatli ve edepli oluna ve saygılı davranıla. Şeklinde uyarılara yer verilirmiş.
Günümüzde, kavgaların, tartışmaların en fazla yaşandığı ay Ramazan ayıdır. Trafikte, alışverişte ben merkezli tavırlar karşıdakine saygı duymama hepimizin şahit olduğu bir durum.
Şu anda bile maske takmayan birini uyarmak cesaret istiyor.
Biz, bir birimiz den o kadar uzaklaşmışız ki sadece bağırabiliyoruz.
Konuşmayı unutmuşuz.
Tenbihnamede, arabalı ve arabasız gelen geçen kadınlara edep dışı davranılmaya uyarısı yapılırmış.
Günümüzde tablo tamamen farklı.
Her yerde güvenlik kameraları bulunmasına rağmen kadın ve kızlarımızı rahatsız eden insanlar rastlanmaktadır.
Bu konuda sayfalarca yazı yaz sakta anlatabilmemiz imkansız.
Nerede o eski ramazanlar, cümlesinin arkasına sığınıp günümüz koşularını eleştirmek yerine daha gerçekçi bir yaklaşım ortaya koymamız gerekir.
Bu yaklaşımı şu cümle ile özetleyebilirim.
BİZ BU HALE NASIL GELDİK........
Saygılarımla...