Elazığ'da bir hane... Hava ne siyah ne beyaz... Hani derler ya huzur kokusu var diye.. Evlerine girdiğim ilk an onu hissediyorum. Tabiri caizse iki delikalı insanın evindeydim misafir olarak. Yaşlı ama ihtiyar olmayan iki insan. Ellerini öpmek istedim, ona bile mütevazilik yapabilme olgunluğundalar. Oysa cennetti öpmek istediklerim. Şehit yetiştirmiş iki yürekti. Bu kez cümleler yüklemi zor bulunan cinsten.
Evet, şehit babası Turgut Amcanın evindeydim misafir olarak. Turgut Amca, eşi ve ben... Yaşamışlığı yüzünde iz bırakmış, bastonu tutuşunda gizlenmiş, bakışlarına işlenmiş bir adam Turgut amca. Her nefes alışverişinde bir hüzün, ve hüznü kadar büyük tebessümleri var. Ruhuna dokunan acılarından şükürle bahseden bir adam...
Turgut Ozan kimdir diye soruyorum Turgut Amcaya, gözlerini kaçırarak anlatıyor yaşamışlıklarını. Adeta göstermeye korktuğu şeyler var yüzüne yerleşmiş. Ara ara onu dinleyip dinlemediğimi kontrol için yüzüme bakıyor fakat en fazla iki saniye sürüyor bu bakış.
Sıra geliyor çocuklarından bahsetmeye... Üç çocuğum var diye söze başlıyor ama yanlızca birinden bahsediyor, uzun uzun sadece birinden. ''Biri şehit oldu'' diyor ve diğer iki çocuğunu unutuyor. Askerliğinin bitimine yirmi dört günü kala şehit olmuş oğlu. Askerliğini bitirebilseymiş matematik öğretmeni olacakmış ama öğretmenlik diplomasının nasip olduğu gibi, mesleği icra etmek nasip olmamış. Bir terörist grubunun saldırısı sonrası gözlerini bu dünyaya kapatmış. Geriye ise gözü yaşlı bir ana baba bırakmış. Oğlunun gözlerini dünyaya kapatmasına inat olacak ki, Turgut Amcanın eşi de dünyaya bir gözünü kapatmış. Oğlunun acısından gözünün biri ama olmuş. Sağlıklı olan gözü ise hep yaşlı. ''Kadir gecesi doğdu, bayram gecesi vefat etti benim oğlum'' diyor ve yaşlar yanaklarında çiseliyor.
Turgut Amcada gördüğüm şey, eşinde gördüğüm şeyden daha farklı. Eşi gözyaşlarıyla harmanlıyor sözcüklerini, Turgut Amca ise daha sağlam bir duruş gösteriyor. Ağzına dolanmış iki çift kelimesi var. ''Kahramanlık örneği göstermiştir benim oğlum'', ''Kahramanlık örneği göstererek şehit olmuştur benim oğlum".
Şehit oğlu Nadir Ozan adına bir okul açılmış ve yine ismi bir çeşmeye verilmiş. Bunlar oğulları yerine teselli değil ama dudaklarında tebessüm oluşturmuş. Askerler, subaylar mektup gönderip sık sık ziyaretine geliyormuş Turgut Amcanın. Bu onun için bir mutluluk nedeni olmuş. Tabiri caizse gözü kapıda, ziyaret edilmeyi bekliyor. ''Allahın kaderine razıyız. Kader-i İlahi böyle. İnşallah diğer dünyada bunun mükafatını göreceğiz'' diyor ve hakikaten bunu yaşıyor. Ne isyanı var ne de dudakları vaveylaya meyilli. Şükür ile konuşuyor şükür ile yaşıyor.
Sohbetimize Turgut Amcanın odasında devam ediyoruz. Elime zorla tutuşturulan bir fincan kahve ve çikolata... Turgut Amcanın eşi sık sık elimi tutup bana sarılıyor, Turgut Amca ise okuduğu kitaplardan bahsediyor. Büyük bi kitaplığı, eski zamanlardan kalma bi daktilosu var, bana nasıl kullanıldığını gösteriyor. İki satır yazı yazıp elime tutuşturuyor. Eski fotoğrafları gösteriyor ve duvarında asılı olan şehit oğlunun büyük çerçeveli fotoğrafını işaret ediyor. Ve yine aynı kelimeler, ''Kahramanlık örneği göstermiştir benim oğlum''.