Çelişkiler tiyatrosuna bilet alıyoruz her gün.Oyunun adı zamana göre değişiyor, bizlerin göreviyse gösterilenlere ‘’aldanma’’ düpedüz. Asıl oyuncular belli, ama belirsizleştiriyoruz kendi kurmacalarımızda. Başroller rollerini bırakmadan, yan oyuncuları başrol göstermeye çalışmakta. Biz ise seyirci kalıyoruz öylece.
Sürekli farklı tip oyuncularla, farklı tip karakterlerle ‘’seyir esiri’’ oluyoruz bu oyunlara kendi isteğimizle. Amaç belli aslında, beklenen sadece sonuç. Ne amacı öğrenme çabasındayız ne de sonucuna tahammülümüz var. ‘’An’’ı yaşamakla mutlu oluyoruz sanırım. Seyre dalmışız bu oyunlara. Bazen ağlatılıyor bazen güldürülüyoruz. Sukunetimiz koruyoruz çoğu zaman, bazen de sokaklara dökülüyoruz, haykırıyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz… Neyi çağırdığımızı, neyi haykırdığımızdan bihaber değil miyiz hep? Sahnedeki başrol oyuncusunu göremeyen ama gözlere sahipken, haykırdıklarımıza da sağır ediyoruz kulaklarımızı.
Sahnedeki tipler ya ‘’çok iyi’’ ya ‘’çok kötü’’ masallar misali… İyi varsaydıklarımızın deterministi olmuşuz. Ya hep doğru, ya hep yanlış. Hazırlık aşamalarında perdeler açılmayıversin. Alışmışız ya çalışılmış metinlere, çalışılmamışına yetmiyor kapasitemiz. Cahillik kavramı öyle bir işlenmiş ki zamanında bu sahnede, cahil olan benliğimizi bilge ilan etmeyi yalandan saymıyoruz. Tarafgirliklere alet olmak ne kadar da sıradan bizim için. Her mecaza anlam yükler olmuşuz. Yaşadıklarımız, tepkilerimiz millet olarak görsel ve işitsel zekalı olduğumuzun birer kanıtı. Öyle ya sadece izlediklerimizi kabul ediyoruz doğru olarak. Ne öncesi ne de sonrası umrumuzda…
Umrumuzda değil çünkü bilmiyoruz ve öğrenmek de istemiyoruz esasen. Bugün sahnelenen oyun dün de sahnelenmişti, değişen sadece isim. Dün de başrol karakterleri aynıydı, bugün de, yarın da öyle olacak. Dün de öne sürülen yan oyunculardı, bugün de, yarın da öyle olacak. Her konuda söyleyecek sözlerimiz var mutlaka ama bir fikrimiz yok maalesef. Öne sürülen fikirleri seçiyoruz, sürü psikolojisinde olduğumuzu fark etmeden. Uyutuluyoruz resmen uyukluyoruz. Öyle memnunuz ki halimizden, asimile olmaya hiç niyetimiz yok. Düşünmüyoruz, düşüncelerin tutsağı olmak kolay geliyor çünkü.
Bugün hangi düşüncenin tutsağıyız peki? Seyrettiğimiz oyunun adı ne? Hani dün sahnelenmişti, biz de bugün sokaklara dökülmüştük. Hani haykırıyorduk ‘’Şehitler Ölmez’’ diye, ‘’Türk-Kürt kardeştir’’ diye. Kaçıncı bölümündeyiz bu oyunun? Acaba ezberlerini tamamlamadılar mı oyuncularımız? Ne zaman kapanacakmış perdeler? En çok merak ettiğim de yeni oyunun ismi? Öyle ya konu belli zaten dünden ve bugünden… Yeni oynanacak oyunun fragmanları yakında sürülür herhalde piyasaya. Biletler tükenmeden koşuştururuz yine. Özür dilerim, biletler sınırsızdı değil mi?