2000’li yıllarda hayatın değişmez ve vazgeçilmez bir unsuru haline gelen sosyal medya ve türevleri, yeni jenerasyonunun ortaya çıkmasında, belirleyici bir iletişim ortamı sunarak, bireyler arasındaki etkileşim oranını da bir hayli artırıyor. Gelenekselden moderniteye değişen medya, farkını, görme ve işitme duyularının yanında, dokunma duyularını da iletişim sürecine dahil ederek ortaya koymakta. Bununla paralel olarak izleyici kitlesi de değişmiş oldu. Artık her bireyin kendi medyası var. Bu yeniliğin olumlu özellikleri her ne kadar inkar edilemez olsa da, olumsuz tarafları göz göre göre kişilere empoze ediliyor. Bu kapsamda sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisi de yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda. Yeni bir kültür oluşturan sosyal medya, çocuklar üzerinde de hakimiyetini kurmuş vaziyette.
Bir ihtiyaç olarak kendini sunan ve hayatımızın baş köşesine oturan sosyal medya ağları ile yaşam standartları yeniden şekilleniyor. Twitter’da 140 harf ile gününü özetleyen birey, Instagram’da kendini teşhir ediyor. Her bireyin bir şekilde dâhil olduğu bu ağlar çocukları da içinde barındırmakta. Sokakta elinde bir şey yiyerek gezmemesi, tanımadığı insanla konuşmaması hususunda tembihatta bulunulan çocuklar, sosyal medya üzerinden kilometrelerce ilerideki yabancılarla arkadaşlık kurup, yemek yediği sofraların fotoğrafını paylaşıyor. Bu da içinde bulunduğumuz kültür endüstirisinin ne kadar tehlikeli olduğunun bir göstergesi.
Çocukların sosyal medya hesaplarında mahremiyet sınırlarının geniş olduğuna dair bir izlenim var şüphesiz. Profiller incelendiğinde dikkat çeken diğer bir husus da çocukların kendilerini olduğundan daha büyükmüş gibi göstermeleri ve yaşlarının farkında olmaksızın paylaşılan fotoğraflar ve kullanılan cümleler. Bu da şu soruyu akla getiriyor? Sanal ile gerçeklik ayrımı çocuklar tarafından ne kadar biliniyor ve ne derece bilinçli davranılıyor?
Birmingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, ebeveynler, çocuklarının sosyal medya kullanımından endişe duyuyor. 11 - 17 yaş arası çocuğu olan 1700 kişiyle görüşen araştırmacılar, ebeveynlerin yüzde 55'inin sosyal medyanın çocuklarının ahlaki gelişimi üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşündüğünü ortaya çıkarmış. Ayrıca katılımcıların yüzde 40'ının ise, sosyal medyayı çocuklar üzerinde potansiyel tehlike olarak görmesi ve endişe duyması da dikkat çeken bir diğer husus.
Özellikle ebevynlerin bu konuda çocuklarına kısıtlama koymaları, öğretmenlerin ise gerekli bilinçlendirmeyi yapması gerekmekte. Aileler, çocuklarının sosyal medya hesaplarını gizlice takip etmek yerine, işbirliği içinde olmaları iletişim sürecini daha etkin, tehlike alanını daha dar kılabilir.
Hem bedensel hem de ahlaki açıdan büyüme çağında olan bu çocuklara, küçük yaşlarda tanımadıkları insanlarla iletişim kurma olanağı veren, kültürün değişmesine zemin hazırlayan olgular oluşturan ve ahlaki açıdan sıradan olmayanı sıradanlaştıran sosyal medyaya, kısıtlı bir erişim sağlanması belki de en sağlıklısı olacak.