Bizim Tarihimizde Utanacak Bir Şey Yok!
Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun 'Tehcire 'insanlık suçu' diyen bir Başbakanın, 'tehcir soykırımdır' diyenlere karşı ileri süreceği hiçbir gerekçe kalmamaktadır' dedi.
Kamusen İl Temsilcisi Kerim Eflatun “Tehcire “insanlık suçu” diyen bir Başbakanın, “tehcir soykırımdır” diyenlere karşı ileri süreceği hiçbir gerekçe kalmamaktadır” dedi.
Eflatun yaptığı açıklamada, “Başbakan'ın 1915 Ermeni olaylarına ilişkin tarihi ve bilimsel gerçekleri hiçe sayarak yaptığı ve Türk tarihine kara bir leke olarak geçecek olan açıklamasında, tehcirin insanlık dışı bir uygulama olduğuna dair vurgu yapılmıştır. Bir Dünya savaşı esnasında iki toplumun birbirini katletmemesi için gerçekleştirilen zorunlu yer değiştirme uygulamasını insanlık dışı olarak nitelemek; tarihi, geçmişin şartlarını göz ardı ederek bugünün penceresinden değerlendiren, bilim dışı bir yaklaşımdır.
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kimliği ile yapılan bu açıklama, uluslararası alanda Ermenilerin sözde soykırım iddialarını güçlendirmekte, Ermeni lobisine adeta destek vermektedir. Bir ülkenin Başbakanı, kendi milletinin, geçmişte, son derece insani gerekçelerle ve büyük bir titizlik içinde yürüttüğü zorunlu yer değiştirme uygulamasına “insanlık dışı nitelendirmesini yaparsa, diğer ülkelerin bu uygulamayı soykırım olarak adlandırması olağan hale gelmektedir.
Tehcire “insanlık suçu” diyen bir Başbakanın, “tehcir soykırımdır” diyenlere karşı ileri süreceği hiçbir gerekçe kalmamaktadır. 1915 şartları göz önünde bulundurulduğunda; Osmanlı ve Alman arşivleri ile Cemiyet-i Akvam (Birleşmiş Milletler) kayıtları dikkate alındığında Türk milletinin insanlık suçu işlediğine dair hiçbir emareye rastlanmamaktadır. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, Ermenilerin tarihi hiçbir belge ve gerekçeye dayanmayan sözde tezlerine destek vermekten vazgeçmesi en doğru yol olacaktır.
Başbakan, eğer bir insanlık suçu arıyorsa millet-i sadıka olarak adlandırılan Ermenilerin, binlerce yıl birlikte yaşadığı Türklere karşı gerçekleştirdiği mezalimi değerlendirmeye almalı, Karabağ'daki katliam ve işgal için de bir açıklama getirmelidir.
Başbakan, Stalin'in uyguladığı katliamlara, “Gulag” isimli toplama kamplarına ve yüz binlerce Türk'ün tren vagonlarında soğuktan, açlıktan ve salgın hastalıktan ölümüne yol açan tehcire de bir ad koymalıdır.
Başbakan, eğer bir insanlık suçu arıyorsa, gözünü bugüne, Doğu Türkistan'a çevirmeli ve yıllardır tecritte tutulan, tecavüze uğrayan, satırlarla doğranan, idam sehpalarında can veren soydaşlarımızın yaşadığı soykırımı görmelidir.
İnce politik çizgiler üzerine kurulu olan uluslararası siyaset arenası, yapılacak en küçük hatanın telafisi güç sonuçlar doğurduğu bir ortamı ihtiva etmektedir. Ayaküstü sohbetlerde, kahvehane muhabbetlerinde dillendirilen ve yıllardır Türkiye'nin kuyusunu kazmakta olanlara destek veren, içi boş ifadelerin, Türkiye'yi ileride içinden çıkılması güç durumlara düşüreceği unutulmamalıdır.
Başbakan ve onun temsil ettiği zihniyet, elini ve dilini temiz Türk tarihinden çekmelidir. Komşularla sıfır sorunla başlayan, sorunsuz sıfır komşuyla son bulan; dünya liderliği ile başlayıp, kabile reisliğine terfi eden politikaların mimarları bilsinler ki, binlerce yıllık şanlı Türk tarihinde, Türklerin devlet olarak utanılacak, özür dilenecek hiçbir eylemi bulunmamaktadır."