Mehmet Karaaslan

'MORALİNİZ BOZUK'

Mehmet Karaaslan

Başlık Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz’dan.  Kalkınma kurultayı ikinci birleşiminin kapanışında yaptığı konuşmanın omurgasını bu iki kelime oluşturdu. Bakan Yılmaz bu tespiti ifade edip şehir olarak moralimizin bozukluğunu birtakım göstergelere dayandırdı.

Kamu hizmetlerinden memnuniyet oranının yüzde 52 noktasında olduğunu belirten Yılmaz, memnuniyetsizliğin diğer alanlarda ortaya çıktığını ve şehirde bir moral bozukluğunun görüldüğünü, Kalkınma Kurultayı ile bu moralsizliğin giderilebileceğini ifade etti.

Bakan Yılmaz’ın bu tespitinden hareketle şehrin özellikle de ekonomik gelişme ve kalkınmasının önündeki engelleri kaldırmak gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. Birçok yatırımcıdan bürokratik işlemlerin gereksiz bir şekilde uzun zaman aldığı, evrakların tanzimi için bile bir hayli zaman kaybının yaşandığını hemen hepimiz örnek olaylarla duymuşuzdur.

Bürokratik işlemlerden yakınmalar hemen her dönemde konuşulmuş, yatırımcıların önüne bürokratlar tarafından fazlaca evrak ve prosedür zincirinin yığıldığına dair cümlelere kulak misafirliği etiğimiz olmuştur. Özellikle son yıllarda hibe desteği ve kredilerle yatırım yapmakta isteyenlerin zorluklara muhatap olduğu da bir vakıadır.

Şehir adına yapılacak her bir tesis, mal ve hizmet üretimini sağlayacak her bir yatırımcı bizim için önemlidir. Sermaye ürkektir. En küçük bir engel dahi yatırımdan vazgeçme ihtimalini doğurur. Hele şehirden gelen aykırı ses ve yorumlar, güvensizlik iması taşıyan cümleler “hadi bana eyvallah” sonucunu doğurabilir.

Bunlar yaşandı bu şehirde. Hatırlayan birkaç yıl önce Harput’un cazibesini artırmak ve bu beldeyi daha çok vakit geçirebilecek içinde sosyal ve kültürel mekânların olduğu “bedesten” yapılması gündeme gelmişti. Yine bu konuda yapılan toplantılar ve burada yapılan konuşmalar televizyonlarımızda yayınlanmıştı. Bu hizmeti yapacak olan Elazığ kültürüne yaptığı katkılarıyla her zaman takdir gören ve bu konuda kendini ispatlamış olan saygın bir hemşerimizin sitemlerini gün gibi hatırlıyorum.  Yapacağı bedesten projesi için şehirde bin bir türlü efsane konuşulmuş, aslında bu yatırımın amacının farklı olduğu gibi temelsiz ve mesnetsiz dedikodular dile getirilmiş, bugüne kadar şehre zerre kadar faydası olmayan ancak mahalle kahvesi dedikodularıyla şehrin ufkunu karartmış densiz insanların söylemleriyle bunaltılmıştı.  Ve sonunda  “benim buradan bir şey kazanmaya ihtiyacım yok, ben İstanbul’da kazandığımı memleketime harcamak istiyordum” diyerek vazgeçmişti projesinden.

Mal varlığıyla ülkede hatırı sayılır bir mevkide olan saygın işadamı hemşerimizin o gün küstürülmesi yıllarca Harput’un turizmden eksik faydalanmasına sebep oldu. Ve bizler bugün geldiğimiz noktada bedestenin mutlaka yapılması gerektiği, oluşacak mini çarşıyla el sanatları, el emeği ürünleri, yerel damak lezzeti, kültür mirasımız, musikimiz, foklorümüzün en güzel şekilde tanıtılacağından söz ediyoruz.  Ama bu söylediklerimiz belki 7-8 yıl önce yapılabilir ve şehir olarak daha çok kalkınır ve tanınabilirdik.

Örneklerden de anlaşılacağı gibi bizim en büyük handıkabımız yine biziz.  Cesaret vermek ve yüreklendirmek yerine moral bozma konusunda Allah var epey mahiriz. Taşın altına elimizi koyma yerine oturduğumuz yerden negatif salgılarımızı şehre teşmil etmeye bayılırız. Bunu yaparken çevre illerin başarılarını da ballandıra ballandıra anlatmaktan da büyük haz duyarız.

 İşin kolaycılığına kaçarak siyasilere fatura çıkarmayı da maharet sayarız.  Siyasilerimiz yatırımcıların önünü açacak omuzlara destek ve hibe verilecek, muafiyetler sunacak yasaları çıkartırlar. Bundan sonra da şehirlerinden gelebilecek yatırım dosyalarını bakanlıklar nezdinde takibini yaparak gerçekleşmesini sağlarlar.  Proje gelmeyince, talep olmayınca kim olursa olsun siyasilerin yapabilecekleri fazla bir şey de kalmıyor.

Kalkınma Kurultayı bir vesile olsun ve bizler negatif rüzgârlardan sıyrılıp pozitif denizlere açılmalıyız. Kalkınma bakanımız Yılmaz’ın tespitini giderecek adımları her bir fert olarak bizler de atalım.

Yazarın Diğer Yazıları