Mehmet Karaaslan

YENİ DÖNEM

Mehmet Karaaslan

Türkiye, pazar gününden itibaren yeni bir döneme girdi. Halk kendini yönetecek başkanını dolaylı değil bizzat kendi reyiyle belirledi. Bu bir halk devrimiydi. Halkın bizzat idareye el koyması, iradeye yön çizmesiydi.

10 Ağustos için herkesim kendi baktığı yerden olaylara yorum yaptı. Birilerine göre halkın kesin zaferiydi, doğru olan yapılmıştı. Bir kısım çevreler ise;  demokrasinin iflas ettiğini, seçimlere kamu imkânlarının gölgesi düştüğünü, insanların tek adaya yönlendirildiği iddialarını dilendirmeye devam ediyorlar.

Çatının baş aktörü siyasi partiler ise kazananın kendileri olduğunu, kaybedenin ise Erdoğan olduğunu ifade ederek, bulunduğu siyasi konumu kurtarmaya dönük açıklamaları da izledik. Değerlendirmelerin en çarpıcı olanı ise anketlere göre birkaç puan geride kalan Erdoğan’ın kaybetmiş, yine anketlere rağmen bir miktar fazla oy alan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kazanmış olduğu açıklamasıydı.

Çatıyı oluşturan partilerin birbirlerini suçlayıcı açıklamalarına karşı, CHP’nin teşkilatlarına gönderdiği  “MHP eleştirilmeyecek” genelgesi de gösteriyor ki bu hamur daha çok su götürecek.

Bu tartışmaların bir süre daha yapılacak olması ve partilerin kendi konumlarını muhafaza etmeye dönük gayretleri önemli bir gerçeği gizleyemeyecek. O gerçek de bu aşamadan sonra ülkede; demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, inancını yaşama ve gereklerini yerine getirme, eğitimde fırsat eşitliği, vesayetçi sistemin dayatmaları, ülkenin gerçek sahiplerinin kendileri olduğu zehabına kapılan seçkin ve elitist kesimin kendilerini hakim güç olarak göremeyecek olmalarıdır.

2002 yılında milletine güvenerek çıkılan siyasi mücadele, iktidar olmanın yıpranma gerçeğine rağmen  her seçimde daha da büyümesi, ülkenin son 12 yılına her alanda damgasını vuracak bir siyasi aktör ve figür haline gelmesi Türk siyaseti açısından bilimsel olarak incelenmesi gereken, sisaset yapma iddiasında olanların ise ibret alması gereken bir olgudur.

Zira o sıradan bir başbakanlık yapmadı. Hatta böyle bir başbakanlığı kendisi için zül saydı. Ülkenin; sağlıktan eğitime, toplu konuttan ulaşıma, ekonomiden sosyal politikalara, enerjiden sanayiye, temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine, yerel yönetimlerden çevreye, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun azaltılmasına kadar çok geniş bir alanda, birçok önemli reformu başarı ile gerçekleşirken, her on yılda bir demokrasinin dolayısıyla kalkınmanın önünü kesen darbelere ve darbeci zihniyete dur diyecek adımları attı.

Devletin; milletiyle, tarihiyle ve coğrafyasıyla barıştığı bir Türkiye oluşturan, farklılıkları zenginlik kabul eden bir ismin Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesi büyük bir kazanım olacaktır.

Artık yeni bir sayfa açılmıştır bu ülkede. Yeni sayfada 77 milyonun cumhurbaşkanı olan, kendisine oy vermeyenlere de kucağını açan bir cumhurbaşkanı profili var. Balkon konuşmasında bunun ilk sinyallerini veren Tayyip Erdoğan’ın yeni dönemde  tüm katmanlarla etkili bir iletişim dilini yakalayacağına inanıyoruz.

Elazığ halkı da bu siyasi harekete ve sürece başından beri destek verdi. 2002 seçimlerinden bugüne kadar hep bu halk hareketinin yanında yer aldı. Pazar günü ise yüzde 71 oy oranıyla desteğini en üst seviyeden verdi. Türkiye açısından bir dönüm noktası sayılabilecek bu tarihi seçimde halktan yana olanlara ve halkın reyinin gücüne inanlara selam olsun.

Yazarın Diğer Yazıları