Afet ve Felaketler Ne Anlatıyor
Habib KARAÇORLU
Beş milyar yıl yaşında olduğu tahmin edilen dünyamız son yüz yıl içerisinde üzerinde yaşanan afet ve felaketlere daha önce belki hiç şahitlik yapmamıştı. Gelişen bilimle beraber sanayi ve teknolojideki baş döndürücü yenilikler bir taraftan hayatı kolaylaştırırken öte yandan Yüce Yaradan’ın dünya üzerinde hayatın ve dengenin devamı için koyduğu tüm ilahi nizamı değiştirmeye ve bozmaya devam ediyor. Bunun bedelini de başta insanlar olmak üzere diğer canlı çeşitleri hayatlarıyla ödemeye devam ediyorlar. Son olarak Almanya ve Belçika başta olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinde meydana gelen aşırı yağışlar sonucunda oluşan sellerde iki yüzden fazla kişi hayatını kaybederken, bin civarında kaybolan insandan bahsediliyor. Evleri, yolları ve köprüleri yıkan seller birçok yerleşim alanını çöplüğe çevirmiş durumda. Yaşanan sel felaketiyle ilgili konuşan Almanya Başbakanı Angela Merkel "Korkarım ki daha kötüsü henüz yaşanmadı" diyerek tehlikenin devam ettiği değerlendirmesinde bulundu. Küresel iklim değişikliğine dikkat çeken Merkel, bunun insanlık için ne denli bir felaket olduğunu ancak kendi başlarına gelince hakka’l-yakin öğrenmiş oldu. Yüce Yaradan’ımızın Kerim Kitabında haber verdiği: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. (Rum Suresi, 41.Ayet) mealindeki ilahi cezaya muhatap olan Avrupa halkı Merkel’in korktuğu gibi daha beterini de görebilir.
Teknoloji devi diğer iki ülke, Japonya ve Çin de son günlerde sel felaketine maruz kalan ülkelerden oldular. Japonya’da sel ve heyelan nedeniyle on kişi hayatını kaybederken sel ve heyelana maruz kalan 120 bin kişi tahliye edildi. Çin’de de meydana gelen seller şehirleri su altında bırakırken metrolar ve araçlar su altında kaldı ve yirmiden fazla insan hayatını kaybetti. Çin'de şimdiye kadar sel nedeniyle 2 baraj ve 22 köprü çöktü. 1 milyon 800 bin kişi tahliye edilirken afetin faturası 7 milyar doları aştı. Ne yazık ki aynı günlerde bir sel felaketi de Rize ilimizde yaşandı. Rize’de meydana gelen sel ve buna bağlı heyelan felaketinde sekiz vatandaşımız hayatını kaybederken iki kişiyi de arama çalışmaları halen devam ediyor.
Dünyanın önemli bir bölümünde aşırı kuraklık yaşanırken diğer kesimlerinde aşırı yağışların olması, atmosferde meydana gelen küresel ısınmanın bir sonucudur diye bilim adamlarınca defalarca ifade edilse de dünyayı yönetenler bu gerçeklere kulaklarını tıkamak suretiyle sorumsuz ve duyarsız kalmaya devam etmekteler. Merkel görevinin son döneminde ülkesinde yaşanan afet nedeniyle gafletten uyansa da dünya sanayi ve ekonomisinin en büyük devi olan Amerika bu konuda pek harekete geçecek gibi gözükmüyor. ABD’nin çeşitli eyaletlerinde meydana gelen orman yangınları iki yıldan beri aralıklarla devam etmekte ve bu yangınlarda hayatını kaybedenler yanında on binlerce insan da yaşadığı yerlerden tahliye edilmekte. Amerika bir yandan aşırı sıcaklıktan kavrulurken bir yandan da sürekli artan orman yangınlarıyla boğuşmakta. Söndürülmesi haftalar ve aylar alan yangınlarda maalesef milyonlarca canlı da yok olmakta. Küresel iklim değişikliğine neden olan atmosfere karbon salınımının azaltılmasıyla ilgili Kyoto anlaşmasını bir türlü onaylamaya yanaşmayan ABD, bunun bedelini de elbette ödemeye devam edecektir.
Gelişen teknoloji ve refah seviyesiyle giderek şımaran Kuzey küredeki sanayileşmiş Batı ve Doğu ülkeleri küresel emperyalizmin egemenliği ve etkisi altında gerçekleri görememenin ve tedbirlerini almamamın bedelini ileriki yıllarda daha da ağır bir şekilde ödeyecekler. Tabi her zaman olduğu gibi en çok bedel ödeyenler öncelikle alt sınıftaki halk tabakası ve daha sonra ise orta sınıftaki insanlar olacaktır. Üst sınıftakiler her zaman olduğu gibi ellerindeki maddi imkânlar ve yetkilerle işin içinden sıyrılabilirler. Onların hesapları ebedi âlemde görüleceği için bu dünyada genellikle rahat yaşarlar. Yaşanan afet, musibet ve felaketlerden daha vahim olanı yönetilen kitlelerin bu acı sonuçların nedenleri üzerinde düşünmemeleri ve yönetenlerden hesap sormamalarıdır. Dünyanın adım adım her gün felakete doğru sürüklendiği bu dönemde aydınların kendi halklarını uyarmamaları ve sessiz kalmaları ise daha büyük bir felakettir. Kötü gidişatın pekte farkında olmayan dünya halkları küresel sermayenin maşası olan işbirlikçi hükümetlere hesap sormak bir yana hala daha onlara oy vermeye ve güvenmeye devam etmektedirler.
Bir yandan da Korona salgınıyla boğuşmaya devam eden Kuzey küredeki ülkelerin yönetimleri aşı üzerine aşı geliştirerek, yasak üzerine yasak getirerek ve insanları da aşı olmaya zorlayarak işin içinden çıkacaklarını zannetmekteler. Külli irade sahibi olan, hayır ve şerrin ancak O’nun dilemesiyle gerçekleşeceğine inandığımız Yüce Rabbimiz: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura Suresi,30.Ayet) buyurmakla başımıza gelen bu salgın musibetinin nedenin de kendi ellerimizle yaptıklarımızın bir sonucu olduğunu bildirmektedir.
Dünyada insanlığın başına gelen her türlü afet, bela, musibet ve kazaların nedeni yine kendisidir. “Kul azmayınca Allah bela vermez” diye güzel bir atasözümüz vardır. Giderek azan insanlık, azdıkça daha çok farklı afet ve felaketlerle karşılaşmaya devam edecektir. İlahi düzeni kabul etmek, ona tabi olmak varken şeytan ve dostlarının düzenlerine tabi olanlar, onların adımlarını takip edenler ve onlara aktif veya pasif olarak destek verenler, haktan değil güçten yana olanlar yaptıklarının karşılığını elbette yakın veya uzak bir zamanda göreceklerdir. Rabbim bizleri Hakkı hak bilip Hakka tabi olan batılı da batıl bilip batıldan imtina eden kullarından eylesin. Âmin.