BAŞKA BİR KURTULUŞ YOLU YOK
Habib KARAÇORLU
Üzerinde yaşadığımız yaşlı yerküre geçmiş tüm devirlerde şahit olduğu olayların belki de bu devirde en kötülerine sahne olmakta. İnsanlığın başına büyük bir bela olan Korona virüs salgınının yol açtığı sıkıntı ve problemlerin yanında daha bin bir çeşit bela ve musibet ortada dolaşarak can yakmaya, zarar ve ziyana yol açmaya devam etmekte. Manevi yönden giderek seviye kaybeden insanlık ahlaki erozyonun önünde karanlık bir uçuruma doğru hızla sürüklenmekte. Böylece insanlığın ekseriyeti tarafından Maddiyatçılığın temel inanç, hayat tarzı veya felsefe kabul edildiği günümüzde gelinen noktada artık huzurdan, mutluluktan, güvenden, umuttan, sevgiden, saygıdan ve insanlıktan bahsetmek daha da zorlaşmakta. Maddeyi putlaştırarak maneviyatı sürekli dışlayan ve hatta yok etmek için uğraş veren Batı kaynaklı seküler ve modern felsefe, ideoloji ve sistemler sürekli isim, kılık ve taktik değiştirerek insanlığı sürükledikleri kaos ortamını gizlemek veya tüm olumsuzlukları normalmiş gibi göstermek suretiyle kendilerini doğru yolda gösterip tüm olumsuz gelişmelerle ilgili ise suçu hep başkalarının üzerine atmaya ve sürekli düşman icat etmeye devam etmektedir.
Bilim denilen gezi, gözlem, araştırma ve deneye dayalı verilerden elde edilen bilgileri dinin yerine koyarak seküler bir anlayışla maddeyi ilahlaştıran Yeni ve Yakın Çağın Batılı düşünür ve bilim adamları bu süreçte aklı ön plana çıkartarak metafizik dedikleri mana âlemini yani ilahi öğreti ve düsturları inkâr yoluna gittiler. Sadece bedenin istek ve ihtiyaçlarından yola çıkarak geliştirdikleri icatlar ve teknolojik öğeler kendi nefsi arzularının ve hayallerinin tatmin edilmesinden başka bir şeye yaramadı. Yeni kıtaların ve ülkelerin keşfiyle başlatılan sömürge hareketleri Amerika, Asya ve Afrika gibi kıtalarda milyonlarca insanın felaketiyle sonuçlandı. Maddeye sahip olmaktan başka bir amaç gütmeyen Batı emperyalizmi gittiği yerlere ölüm, açlık, sefalet, esaret ve yokluk götürmekten başka bir şey ortaya koyamadı. Ülke halklarının gösterdiği direniş üzerine fiilen çekildiği sömürgeleri zihnen köleleştiren Batı emperyalizmi kendi medeniyet ve öğretilerini tek mutlak hakikat diye ezilen ve sömürülen dünyaya yutturmayı büyük bir ustalıkla başardı. Zihinsel asimilasyondaki en etkili yöntem şüphesiz eğitim yoluyla ifsattı ki, ülkemiz başta olmak üzere bütün İslam âlemi ve sömürgeleştirilmiş ülkelerde diplomalı cahiller yetiştirildi. Batının tanzim ettiği eğitim projelerinin tezgâhında yetişen nesiller kendi dinine, kültürüne, tarihine ve ecdadına yabancı ve hatta düşman olarak yetiştirilmiş oldu.
Günümüzde Batı medeniyetini insanlığın ulaştığı en iyi, en doğru ve en mükemmel medeniyet diye kabullenmiş dünyadaki milyonlarca cahilleştirilmiş, aptallaştırılmış ve zavallı durumuna düşürülmüş insana mutlak doğruyu anlatmak giderek daha da güçleşmektedir. Çünkü dünyanın müstekbirleri tıpkı Firavun gibi ellerindeki kitlesel iletişim araçlarını öylesine şeytanca kullanmaktalar ki, artık onlarla başa çıkabilmek, mücadele edebilmek çok zor bir hale gelmiş bulunmaktadır. İnsanlık aradığı doğru yolu, hasret kaldığı eşitlik ve adaleti, susadığı mutluluğu ve huzuru bulamasın diye önüne bin bir engel konulmakta, çeşitli oyunlarla oyalatılmakta ve gözüne çeşitli karanlık perdeler çekilmektedir.
İnsanlığı doğru yola ulaştıracak, huzur ve mutluluğa kavuşturacak, karanlıktan aydınlığa çıkaracak ve hak ile batılı birbirinden ayıracak tek reçete, tek yol ve yegâne kurtuluş yolu vardır ki, elbette o İslam’dır. İslam, esenlik, kurtuluş, barış ve Allah’a teslimiyet demektir. 7.asırda Medine’de kurulan saadet medeniyetini yüzyıllarca tüm kıtalara ulaştıran ve gittikleri yerlerde büyük ve eşsiz medeniyetler kuran Müslümanlar buraları hem maddi ve manevi açıdan imar ederek insanları huzur ve mutluluk içerisinde yaşatmayı başarmışlardır. Tüm insanlığa hidayet rehberi olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’i rehber, onu tebliğ eden ve hayata tatbikini gösteren Hazreti Muhammed (S.A.V.)’i örnek alan Müslüman milletler ve devletler kurdukları mükemmel şehirler ve medeniyetlerle Batının bugün elindeki onca bilgi ve teknolojiye rağmen ulaşamadığı yüksek bir insan uygarlığına sahip olmuşlardır. Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Bağdat, Samarra, Endülüs, Buhara, Semerkant, Taşkent, Kahire ve İstanbul başta olmak üzere Asr-ı Saadet, Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı devirlerindeki tüm İslam beldelerinde hem Müslümanlar hem de gayrı Müslimler huzur, barış, güven, mutluluk ve refah içerisinde yaşamışlardır. Ta ki, Batıdan esen sarhoş edici rüzgârların etkisi altına girinceye kadar. İnsanlığı sarhoş eden Batı Medeniyetinin artık insanlığa verecek pek bir şeyi kalmamıştır. Basit bir virüsle bile başa çıkmayı beceremeyen Batı medeniyeti iflasını ilan etme noktasına gelmiştir. Batı medeniyeti batmaya başlamıştır, onun peşine takılanlar da kendi yollarına dönmeseler birlikte batacaklardır.
İnsanlık yeniden İslam’la, İslam medeniyetiyle, Kur’an’la tanışmalı, örnek ve model olarak Hazreti Muhammed (S.A.V.)’in izinden gitmelidir. Genç ve yaşlı tüm nesiller Kur’an-ı Kerim’in mesajlarını okumalı, anlamalı, idrak etmeli ve yaşamalıdır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen iki cihanın efendisi Hazreti Muhammed (S.A.V.)’in hayatı ve sünneti tekrar tekrar okunmalı, örnek alınmalı, hayatın tamamında uygulanmalıdır. Yüce Rabbimiz böyle yapanları mükâfatlandıracağını buyurmaktadır: “ Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” (Bakara Suresi, 112.Ayet) Yine Lokman Suresi 22.Ayette: “ Her kim kendini iyiliğe adamış olarak özünü Allah’a teslim ederse sağlam kulpa yapışmış demektir. İşlerin sonu Allah’a varır.” Diye buyurmaktadır. Allah’a kullukta önemli olan her şart ve zamanda O’na teslim olmaktır, tıpkı ateşe atıldığında tam bir teslimiyetle O’na teslim olan Hazreti İbrahim Aleyhisselam gibi: “Çünkü rabbi ona, “Bana teslim ol” buyurmuş; o da, “Âlemlerin rabbine teslim oldum” demişti.” (Bakara Suresi,131.Ayet)
Günümüz insanlığının peşinden gittiği, rehber edindiği, tercih ettiği, hayat tarzı ve yönetim olarak benimsediği her türlü beşeri ideoloji, düşünce, yönetim ve inanç sistemi Yüce Rabbimiz tarafından yasaklanmıştır: “De ki: 'Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.” (Mü’min Suresi,66.Ayet) Peki insanlar Allah’tan başkasını ilah edinir, onlara kulluk eder, onların dayattıklarını benimserlerse nasıl bir sonuçla karşılaşacaklardır? Onun cevabını da yine Kerim Kitabında bildirmektedir: ”Azap size gelip çatmadan önce rabbinize yönelip O’na teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz. Hiç farkında olmadığınız bir sırada azap ansızın başınıza gelmeden önce rabbinizden size indirilen en güzel hükümlere uyun.” (Zümer Suresi,54,55.Ayetler)
İnsanlık için Kurtuluş yolu tektir, o da İslam’dır: Kim İslâm’dan başka bir din (örf ve âdet, zül ve inkıyad, hesap, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat, itaat) arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Ali İmran Suresi, 85.Ayet) Diye Yüce Rabbimiz buyurmaktadır. İslam’ın dışında kurtuluş çaresi arayanlar, derdine derman isteyenler bilmeliler ki bizi yaratan, yaşatan, Alemlerin Rabbi olan, her şeyi bilen, her şeyi gören, mutlak hakim ve kudret sahibi olan Yüce Allah’ın bildirdiğinden başka da bir yol yoktur. Var diyorsanız, buyurun çöplüğünüzde debelenmeye, başınızı taştan taşa çarpmaya, dizlerinize vurmaya devam edin. Evet, bizim için tek yol Rabbimizin yolu diyorsak, o halde O’na teslim olalım, O’nun yolundan gidelim. Girmekte olduğumuz Ramazan ayını fırsat bilelim. Bu ay Kur’an ayıdır, rahmet, bereket, mağfiret ve kurtuluş ayıdır. Yüce Kitabımızı mealiyle birlikte okuyalım, anlayalım, idrak edelim, yaşayalım, yaşatalım. Ailemize, komşularımıza, akrabalarımıza, dost ve arkadaşlarımıza Kur’an’ı götürelim, yeniden bir daha şuurla okuyalım, ayetleri özümseyelim, tefekkür edelim. Kur’an sohbet arkadaşımız, sırdaşımız, çok yakın dostumuz, sevgi kaynağımız olsun. Buyurun yeniden Kur’an’a dönelim, kapatalım kanalları, telefonları, Yüce Rabbimiz dinleyelim: “Bizim hakkımızda, dünya hakkında neler buyuruyor?” Evet, Ramazan’da sadece O’nunla konuşalım, O’nu dinleyelim. Sükûnet, huzur, sürur ve rahmete gark olalım. Ya Rab, bu mübarek ayı hakkıyla yaşayanlardan kıl bizi. Âmin.