CEHALET DERİNLEŞİYOR, SEVİYE DÜŞÜYOR
Habib KARAÇORLU
Bir ülke düşünün ki; okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 98’i bulmuş, üniversiteden mezun olanların sayısı 10 milyonu geçmiş, halen sekiz milyondan fazla da üniversiteye devam eden öğrencisi var ve bu ülke nüfusunun yüzde 42’si en az lise, yüzde 66’sı da ortaokul mezunu. Ama bu ülkede en basit matematik hesaplarını yapamayan, hatta çarpım tablosunu bile bilmeyen, konuştuğu dilin bilgisinden, edebiyatından çok uzak, meramını ifade etmekten aciz, tarih ve coğrafya bilgisi çok zayıf ve konuştuğu dilde 78 bin kelime bulunmasına rağmen kullandığı günlük kelime sayısı sadece 400’de kalan bir vatandaş ortalaması var. Ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan bu kesimlerin çok önemli bir özelliği daha var ki, o da: her şeyi bildiğini zannetmek. Evet, bu ülke vatandaşları hemen her konunun uzmanı olarak görür kendini ve ne sorarsanız sorun mikrofon uzatırsanız hiç düşünmeden size cevabını verirler; din, eğitim, sağlık, ekonomi, siyaset, hukuk, spor, tarih, kültür ve aklınıza gelecek her konuda ahkâm keserler, haddini bilen bazıları dışında, çoğu:”bu konuda bilgim yok” demezler.
Bir ülke düşünün ki; eğitim sistemi öğretmek üzere değil, cahilleştirmek üzere düzenlemiş olsun. Bir insan hem okuyup hem nasıl cahil olur, okula giderek nasıl aptallaşır, bunun en güzel örneklerini yetiştiren bir ülke düşünün. Bir ülke düşünün ki, o ülkede anarşi, terör, adi suçlar, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve yüz kızartıcı suçlara bulaşanların tamamı diplomalı olsun ve okuma yazma bilmeyenlerin ezici çoğunluğu bu gibi suçlara bulaşmamış olsun. Bir ülke ki, orada zorunlu eğitim 12 yıl olsun, ancak ortaokul ve lise mezunlarından on binlercesi girdikleri sınavlarda hiçbir sorunun cevabını bilemesin. Bir ülke ki, yüzlerce kütüphane, binlerce okul, milyonlarca öğrenci ve yüz binlerce öğretmene sahip olsun, ancak o ülkede kitap okuma oranı dünya ortalamasının çok altında kalsın ve o ülkede yılda 25 kişiye bir kitap düşsün.
Cehalet öyle bir şeydir ki, bütün hatalara, kusurlara, kötülüklere, günahlara, suçlara, başarısızlığa, çatışmalara, yoksulluğa, çaresizliğe, insan için tehlikelere velhasıl olumsuz her şeye kaynaklık eder. “Râgıb el-İsfahânî, insanı diğer canlılardan ayıran meziyetlerin başında akıl ve bilginin geldiği şeklindeki yaygın görüşü hatırlatarak hayatını bilgisizlik içinde geçiren bir kimsenin hayvanlık mertebesini aşamayacağını, hatta varlık alanına çıkmış dahi sayılamayacağını belirtmiştir. Çünkü hayvan kendi varlık imkânlarından yani duyumlarından tam olarak faydalanırken cehâlete razı olan insan bilgi edinme imkânını kullanmamıştır. Başta Goldziher olmak üzere birçok çağdaş araştırmacı, özellikle Câhiliye dönemindeki kullanımına dayanarak cehlin esas olarak “azgınlık, serkeşlik, arzuların etkisinde kalma, hayvanî içgüdülere boyun eğme”, kısaca “barbarlık” anlamına geldiğini ortaya koymuşlardır.” (1) Önceki peygamberlerin ümmetlerine dair cehaletle ve cahiliye dönemiyle ilgili Yüce Rabbimizin Kerim Kitabında çok dikkat çeken ayeti kerimeler vardır. Özellikle İsrailoğulları ile Hazreti Musa arasında geçen diyolaglarda İsrailoğullarının müthiş cehaleti ifade edilmiştir: “ İsrâiloğulları’nı denizden geçirdik. Derken kendilerine ait bir takım putlara tapmakta olan bir kavme rastladılar. Hemen: “Ey Mûsâ! Bize de onların ilâhları gibi bir ilâh yapıver!” dediler. Mûsâ şunları söyledi: “Gerçekten siz, hep böyle cehâlet içinde gidip gelen bir topluluksunuz.” (Araf Suresi, 138.Ayet) Ne büyük bir cehalet değil mi? Peygamber mucize göstersin, deniz yarılsın, açılan yoldan karşıya geçip kurtulun, Firavun ve ordusu denizde boğulsun ve tüm bunlardan sonra sizi kurtaran Cenabı Allah’ı bırakıp puta kulluk edin! Asr-ı saadet döneminde de zaman zaman hükümler konusunda tereddüt geçirenler uyarılmıştır: “Yoksa onlar, hâlâ câhiliye hükmünü mü arzu ediyorlar? Oysa gerçeği kesin olarak bilen bir toplum için, Allah’tan daha güzel hüküm veren başka kim olabilir? (Maide Suresi, 50.Ayet) Allah ve Resulü (S.A.V.)’nün hükümleri dışındaki hükümler elbette cahiliye hükümleridir. Yüce Allah’ın yolunun dışına çıkan, Resulü(S.AV.)’nü örnek almayan, onların hükümlerine boyun eğmeyen, tağuta rıza gösteren her fert, her toplum ve her sistem cahiliye adeti üzeredir ve asla felaha ermeyecek ve mesut olamayacaktır. En büyük cehalet Yaradanı tanımamak, Ondan başkasına kulluk etmek ve Ondan başkasından yardım dilemektir.
Dünyadaki tüm insanlık hızlı bir şekilde manen ve ahlaken çökerek iyice görünen bir uçuruma doğru sürüklenirken, şeytani şer güçlerin ellerindeki tüm imkânlarla cehaleti yaymalarına, ilmi ve hikmeti ortadan kaldırmalarına seyirci kalanlar da herkesle birlikte cezalarını çekeceklerdir. Adaletsizliğin, eşitsizliğin, soygunun, vurgunun, ahlaksızlığın, edepsizliğin, hayasızlığın, namussuzluğun, yüzsüzlüğün ve tüm kötülüklerin egemen olduğu bir dünyada sizin rahat edeceğinizi, huzurlu bir hayat süreceğinizi ve mutlu olacağınızı mı zannediyorsanız ey gafil yöneticiler, şımarık zenginler ve yalakalıkla geçinen aydın kesimler! Bu yangın söndürülmezse sizi de yakacak, kaçacak bir yeriniz yok, çünkü nereye gitseniz cehaletin çocuklarıyla karşılaşacak ve hak ettiğiniz muameleyi göreceksiniz.
Günümüzde cehalet konusunda izleyeceğimiz en güzel yol, Yüce Rabbimizin Sevgili Peygamber (S.A.V.)’ine emrettiği: “Rasûlüm! Sen yine de af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir.” (Araf Suresi, 199.Ayet) buyruğudur. Yanlışta olanlara karşı sabırlı olmak, affetmek, iyiliği emretmek gerekiyor, ancak bilmediğini bilmeyen, kendisini daha akıllı ve bilgili zannedip bağnazlık yapan ve cehaletinde ısrarcı olanlardan da yüz çevirip: “selam” deyip geçip gitmek gerekiyor. Rabbim cehaletten, gafletten ve ihanetten bizleri muhafaza buyursun, bize ilim, hikmet ve güzel ameller nasip eylesin. Âmin.
- TDV İslam Ansiklopedisi,-Cehalet maddesi