Habib KARAÇORLU

Kıyamete Sürüklenen Dünya

Habib KARAÇORLU

Geçen haftaki yazımızda ülkemizde ve dünyada meydana gelen doğal afetleri ele alarak bunların neyin habercisi olduğu üzerinde durmuştuk. Küresel iklim değişikliği sonucunda mevsim dışı yağan anormal yağışlar nedeniyle oluşan seller hem Doğu Karadeniz bölgemizde hem de dünyanın dört bir yanında can ve mal kaybına neden olmaya devam ediyor. Rize ve Artvin illerimizde devam eden aşırı yağışlar son olarak Van ilimizde de meydana geldi maalesef. Aynı şekilde geçen hafta Almanya, Çin ve Japonya’da meydana gelen sel felaketlerinden sonra Yemen, Afganistan, Meksika ve Hindistan’da da sel felaketi birçok can ve mal kaybına neden oldu. Sel afetinden sonra bu hafta içinde başlayan orman yangınları da maalesef can ve mal kaybına neden olmaya devam etmekte. Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimizdeki 21 ilimizde iki gün içerisinde başlayan orman yangınlarının birçoğu halen daha söndürülemeyip yanmaya devam ederken şu ana kadar dört vatandaşımızın hayatını kaybettiğini öğrendik maalesef.

Nasıl olduysa orman yangın haberleri peş peşe gelmeye başladı. Manisa, Aydın, Muğla, Antalya, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Kayseri’de çıkan yangınlar onlarca yerleşim merkezini tehdit ederek yüzlerce insanın yaşadığı yerleri terk etmesine neden oldu. Bu illerimizde farklı noktalarda eş zamanlı olarak başlayan orman yangınları her zaman olduğu gibi bazı soruları da beraberinde getirdi. Bir, iki gün içerisinde ortaya çıkan bu yangınlar bir tesadüf müdür, yoksa birileri tarafından organize edilerek mi başlatılmıştır? Bu kadar çok orman yangının birkaç gün içerisinde meydana gelmesi tesadüf olabilir mi? Asla. Yangın nedeni olarak hava sıcaklığı veya bireysel hataların öne sürülmesi pekte mantıklı görülmüyor. Bütün bu yangınların kasıtlı olarak çıkartıldığından zerrece şüpheniz olmasın. Türkiye ile problem yaşayan dış ve iç düşmanların intikam amaçlı bu saldırılarını daha önce ki yıllarda da yaşamıştık. Uzun zamandan beri ülkemizde yaşanan orman yangınlarını önlemek amacıyla şu ana kadar yapılan çalışmaların ve alınan tedbirlerin yeterli olmadığı da görülmektedir. Bir an önce gerekli yasal düzenlemelerin hazırlanarak caydırıcı cezaların getirilmesi, daha fazla personel ve teknik donanımın sahaya sürülmesi elzemdir.

Gerekli tedbirler alınmazsa insanlık giderek artan afet ve felaketlerle boğuşmaya devam edecek gibi gözüküyor. Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliğine bağlı doğal afetler, buna bağlı olarak dünyanın kliması olarak kabul edilen Kuzey ve Güney Kutuplarındaki buzulların erimesiyle deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda deniz kıyısındaki yüzlerce şehrin su altında kalacak olması bilim adamlarını çok endişelendirse de bu konuda devletleri yönetenler üç maymunu oynamaya devam etmekteler. Dünya ekonomisine hükmeden çok uluslu şirketlerin arkasındaki “Gizli Dünya Devleti” denilen emperyalist şeytani güçler bir an önce kıyametin gelmesi için büyük bir çaba sarf etmekteler.

Amerika devletinin ekonomi ve politikasına hükmeden Evangelistler yani diğer bir tabirle Siyonist Hıristiyanlar inançları gereği “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” adını verdikleri inanç ve idealleri doğrultusunda Hazreti İsa’nın bir an önce yeryüzüne yeniden gelmesi için akla hayale sığmayacak projeleri hayata geçirmekte ve bu uğurda ellerinden gelen kötülüğü yer küreye ve insanlığa yapmaya devam etmekteler. Geçen yıl ortaya çıkan Korona virüs salgınının arkasında da bu şeytani güçlerin olduğu konusunda dünyadaki birçok bilim adamı ittifak etmiştir. Bu şeytani güçlerin ifsat ve imhasını kim ya da kimler önleyecektir? Bunların önüne geçecek tek güç kâinatın sahibi olan Yüce Rabbimizin gönderdiği son din ve son nizam İslam’dır. İşte bunu da çok iyi bildikleri için İslam’ın kokusunu aldıkları her yere ve ferde saldırılar düzenleyerek yok etmeye çalışmaktadırlar. İslam dünyasındaki ve diğer ülkelerdeki bütün terör faaliyetlerinin arkasında bunlar vardır. Bütün ahlaksızlıkların, inançsızlığın, kötülüklerin, zararlı davranış ve fikirlerin arkasında yine bunlar vardır. Bunlar iyiliğe, doğruluğa, adalete, fazilet ve güzel ahlaka asla tahammül edemezler. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, çağdaşlık ve bağımsızlık, akılcılık ve gerçekçilik masallarıyla insanları uyutup kendilerine köle yaparlar. Cenabı Allah’la yaptıkları savaşta kullandıkları bu argümanlarla insanların gözünü boyarlar, büyülerler. Elbette onların bir planı varsa Yüce Allah’ın da bir planı vardır:  “(Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur.” (Ali İmran Suresi, 54. Ayet) buyuran Yüce Rabbimiz dilerse onları kendi tuzaklarında boğar. Önemli olan bu savaşta kimin kimin yanında olduğudur. Acaba biz yaşantı, düşünce ve fiillerimizde Allah’ın safında mı yer alıyoruz yoksa Şeytani güçlerin mi?  İşte bütün mesele bu. İmtihandan geçtiğimiz bu dünya hayatında imtihanı kazanarak mı ahrete göçeceğiz yoksa kaybederek mi? Rabbim bizi kendi safında yer alan salih kullarından eylesin, imtihanı kazanmamızı nasip eylesin. Âmin.

Yazarın Diğer Yazıları