SİNSİ BİYOLOJİK MUSİBETİN NEDENLERİ - Habib KARAÇORLU

SİNSİ BİYOLOJİK MUSİBETİN NEDENLERİ


İlahi kitapların ve tarih ilminin aktardığı bilgiler ve verdiği haberlerden geçmiş devirlerde dünyanın dört bir yanında birçok kavmin toplu şekilde yok olduklarını yani helak edildiklerini anlıyoruz. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de başta Hazreti Nuh’un kavmi olmak üzere, Ad, Semud, Lut, Medyen, Eyke, Tübba, Nemrud, Firavun, Ashabu’l Karye, Ashabu’l Uhdud, Ashabu’s Sebt ve Ashabu’l Fil gibi kavimlerin içinde bulundukları azgınlıklar ve onların korkunç akıbetleri anlatılmaktadır. Allah’tan başka ilahlar edinen, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlayan ve çeşitli sapıklıklar, azgınlıklar ve günahlar içerisinde isyan ve tuğyana boğulmuş olan bu kavimler deprem, şiddetli rüzgâr veya sesle ya da daha ilginç musibetlerle helak edilmişlerdir. Ashabu’s sebt diye bahsedilen Yahudi bir kavmin Cumartesi günü çalışma yasağını çiğnedikleri için maymunlara çevrildiği, Nemrud kavminin sivrisineklerle, Firavun ve ordusunun suda boğuldukları ve birçok kavmin üzerine de gökyüzünden taşlar yağdırılarak helak edildikleri anlatılmaktadır.

Yüce Rabbimiz birçok peygamberin ve onların kavimlerinin kıssalarını Kerim Kitabında zikrederken bunların başlarına gelen feci akıbetlerden dersler çıkarmamızı istemiştir. Zaten “kıssadan hisse çıkarmak” deyimimiz de yine Kur’ani bir kavram olup ecdadımızın eğitimde sıkça kullandığı bir yöntemdir. Kıssalardan ne derece de hisseler çıkarıyoruz ya da üzerlerinde ne ölçüde tezekkür, tefekkür, tedebbür edebiliyoruz ya da başımıza gelenler bizi ne miktarda akıllandırıyor, oturup biraz düşünmemiz lazım. Başımıza gelen musibetlerin nedeni olarak neden sebebi kendimizde değil de başkalarında ya da başka şeylerde arıyoruz ciddi bir muhasebe yapmamız lazım. Şu içinde bulunduğumuz Mübarek Ramazan ayında sıkça okuyup dinlediğimiz Kerim Kitabımızın ayet-i celileri üzerinde derinden düşünerek anlamlar ve sonuçlar çıkaralım ki okuduğumuzun bize bir faydası olsun.

 

2020 yılına damgasını vuran Korona Virüs salgını 2021 yılında da yakamızı bırakacak gibi gözükmüyor. Salgının bitiş tarihi olarak 2022, 2023 ve hatta 2024 yıllarına işaret edenler var. Geride kalan 16 aylık dönemde her alanda büyük kayıplara, mağduriyetlere, zarar ve ziyana neden olan salgının iki, üç yıl daha devam etmesi halinde belki de Allah korusun geri dönüşü olmayacak, telafi edilemeyecek kötü sonuçlarla baş başa kalabileceğiz. Korona virüsü ve salgını konusunda o kadar çok şey okuyup dinledik ki, ne olduğunu, nasıl bulaştığını ya da bulaştırıldığını halen tam olarak anlayabilmiş değiliz. Çin’de ortaya çıkan ve çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılan virüs her ne olursa olsun tüm dünyayı ve insanlığı ne yazık ki derinden etkilemiştir. Eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan üretim ve ticarete kadar her alanda büyük kayıplara neden olan Korona salgını kime zarar veriyor veya kime fayda sağlıyor? Bu mesele üzerine kafa yoranlar, araştırma yapanlar, teoriler geliştirenler bir noktaya işaret ediyorlar: Küreselciler. Kim bu Küreselciler, ne istiyorlar, hedefleri ne, nasıl çalışıyorlar, neredeler ve güçlerini nereden alıyorlar? Vikipedi denilen özgür ansiklopediye göre, Küreselcilik: İnsanları birbirine yaklaştırmanın, sınırları açmanın, ticareti serbestleştirmenin, ABD ile diğer ülkelerin küresel güvenliği sağlamak için beraber çalışmasını sağlamanın ve ABD’nin diğer ülkeleri desteklemesinin dünyayı daha iyi bir yer yapacağını iddia eden bir ideolojidir.Yani küreselcilik bizim “Gizli Dünya Devleti” diye nitelendirdiğimiz Şeytanla işbirliği içersinde olan Siyonist yapılanmanın diğer adıdır.

 

2020 yılında ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinin aslında Ulusalcılarla Küreselciler arasında geçtiğine dair çok yorum dinlemiştik. Küreselcilerin adayı olan Joe Biden’ın seçimlerde hile yaptığını rakibi Ulusalcı Trump yüksek sesle iddia etmesine rağmen ispat edememişti. Biden’ın görevi devralacağı günlerde Amerika tarihinde bir ilk yaşanmış ve Kongre binası basılarak kan dökülmüştü. Bu olay Amerika’da ciddi anlamda Ulasalcılar ile Küreselcilerin çatışma içerisinde olduğunu göstermişti.

Küreselcilerin kendilerine yeni bir merkez olarak Çin’i seçmeleri, Komünist Çin yönetimiyle işbirliği içerisinde olmaları kendileri açısından gayet mantıklı bir karar değil mi? Oluşturmak istedikleri “Yeni Dünya Düzeni” için en uygun zemin Çin değil de başka neresi olabilirdi? Merkezi sisteme doğrudan bağlı, özgürlüğü elinden alınmış bireyler sürüsü olan toplumları yönetmek için en uygun sistem elbette Komünizmdir. Bu nedenle virüsün çıkış yeri Çin, test kitlerini en fazla üretip satan Çin, ilacı ve aşıyı yine en çok üretip satan yine Çin olmuştur. İşin en ilginç tarafı da virüsle mücadele için bu kadar çalışan ve üretim yapan Çin’de salgının sıfır noktasında olmasıdır. Vaka sayısında dünya sıralamasında 1,5 milyarlık nüfusuna rağmen 90.655 vakayla 96.sırada bulunan Çin test kitlerini, ilaçları ve aşıları kendisi kullanmaktan çok ihraç etmek için üretiyor ve sonuçta milyarca dolar kazanıyor. Kimdir bu Küreselciler sorusunun cevabı olarak dünyadaki bilgi, teknoloji ve sermayenin çok önemli bir kısmını elinde bulunduran Rockefeller, Rostchild, George Soros gibi büyük sermaye sahipleri yanında Elon Musk, Mark Zuckenberg, Jeff Bezos ve Bill Gates gibi siber teknoloji ve dijital para üzerinden vurgun vuranları sayabiliriz.

 

Korona virüs salgınından en fazla etkilenen ülkelerin başında ne yazık ki ülkemiz gelmektedir. Şu anda Türkiye 4 milyon 788 bin 700 vakayla dünyada 6.sırada yer almaktadır. Günlük vaka sayıları 30-40 binlerde aynı hızla devam ederse Rusya ve Fransa’yı da geçerek Amerika, Brezilya ve Hindistan’dan sonra 4. Sırada yer alma ihtimalimiz bulunmaktadır. Bu tablo ülkemizi 17 günlük tam kapanmanın eşiğine getirdi maalesef. Tam kapanma salgının önlenmesinde kesin bir çözüm olacak mı? Bu konu da yine çok tartışılmakta ve ilerideki sonuçları itibarıyla da çok tartışılacağa benziyor. Kapanmadan zarar gören en başta esnaf kesimi olmak üzere birçok kesimler var. Konuyla ilgili uğradığımız bazı esnaf arkadaşlar mağduriyetlerini dile getirerek: “Bizim suçumuz ne? Her taraf açık da biz niye işyerimizi kapatıyoruz diye serzenişte bulunuyorlar. Terzi, hırdavatçı, kırtasiyeci, oyuncakçı, lokantacı, zücaciyeci, her türlü oto tamircileri, mobilyacı, berber, çayhane ve kıraathane sahipleri ve diğer esnaf ve sanatkârlar: “Virüs sadece bizim iş yerlerimize mi uğruyor?” diye itirazlarını dile getiriyorlar. Tam da bayram öncesi uygulanan kapanma kararı ciddi manada bu kesimleri mağdur etmiş bulunuyor. Bir yıldan fazla devam eden kısıtlama ve yasaklar ne yazık ki eğitim-öğretime de büyük bir darbe indirmiş durumda. Kapanan eğitim kurumlarına alternatif olarak sunulan online yani uzaktan eğitimin imkansızlıklar ve eşitsizlikler nedeniyle bir züğürt tesellisinden ileri gidemediği açıkça görülmektedir. Yasaklar ve kısıtlamalar aynı zamanda bizim ülkemiz için çok önemli olan sosyal hayatı da önemli oranda sekteye uğratmıştır. Sosyal faaliyetlerin asgari düzeye indiği bu dönemde aile içi ilişkilerden başlamak üzere akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri zayıflamış, büyük şehirlerde neredeyse kopma noktasına gelmiştir. Cenaze defni, taziye, sünnet, düğün ve nişan gibi önemli birliktelikler akamete uğramış asgari düzeylere inmiştir.

 

Salgınla ilgili kısıtlama ve yasaklar dini hayatı da derinden etkilemiştir. Camiler ve Kur’an kursları müdavimlerinin çoğunu kaybetmiştir. Ülkemizdeki sosyal yapının en önemli dinamiklerinden biri olan cemaat kültürü ne yazık ki zayıflatılmıştır. Dini eğitimin en güzel ve organize şekilde verildiği Kur’an Kursları da faaliyetlerine çok düşük bir seviyede devam etmektedir. Dini alanda faaliyet sürdüren sivil toplum kuruluşları da konferans, panel, sempozyum, sohbet, seminer, kermes vb. çalışmalarını ya durdurmuş ya da elektronik ortama taşımışlardır. Böyle devam etmesi halinde halkın ve özellikle de yeni nesillerin eğitimi ve öğretimi konusunda ileride telafisi mümkün olamayacak olumsuz sonuçlar meydana gelecektir.

Yazımızın başında geçmiş kavim ve milletlerin uğradıkları kötü akıbetlerden söz etmiştik. Hazreti Peygamber (S.A.V.):  "Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: 'Onların helâki kendi aralarında olacaktır. Günah işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.' Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim bunu kaldırmadı." ( Müslim, Fiten, 20) hadisinde buyurduğu gibi biz ümmetinin üzerinden toplu helakin kaldırılması için Rabbine dua etmiş ve kabul edilmiştir. Ancak toplu helak olmasa bile kısmi ve bölgesel cezaların devam ettiği görülmektedir. Bu Korona salgını da işte böylesine bir ceza olup bizleri birçok şeyden mahrum etmiştir. Cami ve cemaatin, okulun, akrabanın, sohbetin, nasip olan kazancının ve daha birçok değer ve imkânın kıymetini bilmeyenler için bu salgın sebep olduğu sonuçlar açısından bir ceza hükmündedir. Nitekim Yüce Rabbimiz: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura Suresi, 30.Ayet) buyurmaktadır. Korona virüsü biyolojik bir silah olarak şer güçler tarafından amaçları doğrultusunda kullanılsa da ancak Yüce Rabbimizin muradı olmadan hiç kimse bize ne bir hayır ve ne de bir şer ulaştıramaz. O halde sinsi bir şekilde ortalıkta dolaşan bu virüsten madden sakındığımız gibi manen de sakınalım, Rabbimize dönelim, O’na sığınalım, O’nun rızasına uygun yaşayalım. İhtiraslarımızı, tutkularımızı, bencilliklerimizi, kıskançlıklarımızı, nefsimizi okşamayı, dünyevi zevkleri terk edelim, ibadete taata, tevbeye, istiğfara ve takvaya sarılalım. O’nun rahmet ve mağfireti çoktur. Ya Rab, bizleri Salih kulların zümresine kat, sırat-ı müstakim üzere sabit kıl, üzerimizdeki bu musibeti tez zamanda kaldır.  Âmin.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
02Tem
20Şub

Anormalle nasıl normalleşilecek?

27Ara
13Ara
27Eyl

Fahiş fiyatlar, faizler ve kurlar