TOKUN AÇTAN HABERİ VAR MI? - Habib KARAÇORLU

TOKUN AÇTAN HABERİ VAR MI?


Atalarımızdan bize miras kalan çok güzel bir deyimimiz vardır: “Tokun açtan ne haberi var!” Tok zanneder ki herkes de kendisi gibi tok gezmekte. Kovid-19 virüs salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla ilerleyerek can almaya devam ederken, ne yazık ki, öte yandan neden olduğu ekonomik krizlerle de intiharlara yol açarak farklı şekilde can kayıplarına neden olmakta. Ülkemizde son zamanlarda artan intihar vakalarının nedeni olarak ekonomik krizle birlikte artan işsizlik, yoksulluk ve banka borçları önemli oranda dikkat çekmeye devam ediyor. Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Yaşyer Köyü'nde yaşayan çiftçi ve iki çocuk babası 50 yaşındaki Fahrettin Aktaş iki gün önce annesi Ayşe Aktaş ile birlikte yaşadığı evin odasında kendisine ait av tüfeği ile intihar etti. Akrabaları tarafından çağrılan sağlık ekiplerinin kontrol ettiği Aktaş'ın olay yerindehayatını kaybettiği, başucunda ise, “Traktörün de olmak üzere borcum çok, traktörümü de satın borçlarımı ödeyin, bu onursuzluğa dayanamam” diyerek not yazıp intihar ettiği ortaya çıktı. Yine,  İzmir’in Buca ilçesinde kahveci esnafı 50 yaşındaki Erdal Şenözpak’ın, ekonomik sebeplerden dolayı intihar ettiği bildirildi. Aynı şekilde İzmir’in Karabağlar ilçesi Peker Mahallesi’nde kahvecilik yapan 59 yaşında eski muhtar Nuri Çengeloğlu da geçtiğimiz günlerde ekonomik sıkıntılara dayanamayarak evinde intihar etmişti. Bir acı haber de Mersin’den gelmişti. Mersin’in Mut İlçesinin sevilen isimlerinden olan ve kiralık bir dükkânda kokoreççilik yaptığı belirtilen Murat G.’nin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar ise dikkat çekti. Bir paylaşımında “Ben ölünce mezara mı geleceksiniz kaç gündür siftah etmeden dükkân kapatıyorum” ifadelerini kullanan Murat G.’nin geçtiğimiz 14 Nisan günü de aracını satışa çıkardığı belirlendi.

Son zamanlarda Kocaeli’nde yaşanan seri intihar vakaları da dikkat çekmekteydi. Bunlardan biri Kocaeli’ne çalışmak için gelen İnşaat İşçisi Ünal Çetinkaya’nın ekonomik nedenlerle intihar etmesiydi. Adıyaman’dan çalışmak için geldiği Kocaeli’nde yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonucu intihar eden Ünal Çetinkaya henüz 25 yaşındaydı. İnşaat işçisi olan Çetinkaya, sosyal medya hesabında “Kocaeli’ne gelirken diğer arkadaşlar gibi intihar edeceğimi hissetmiştim. Burada hayatıma son vereceğimi biliyordum. Son zamanlarda maddi sorunlardan dolayı neler yaptığımı bilmiyordum” ifadelerini kullanarak kendisini ekonomik sebeplerin intihara sürüklediğini belirtti. Maalesef daha bu anlatılanların birkaç katı intihar haberlerine medya organlarında rastlamaktayız. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede bu kadar çok intihar olayının gerçekleşmesi ne derecede insafa ve vicdana sığmaktadır? Oturup bir düşünmemiz lazım. Bir gün büyük bir zatın meclisinde: “falan mahallede bir genç intihar etmiş” denilince O büyük zat hayretler içerisinde: “Allah, Allah, o mahallede hiç mi bir Müslüman yokmuş?” sorusunu sorar. Araştırma raporlarına göre Türkiye’de son on yedi yılda geçim sıkıntısı nedeniyle 5 bin 806 kişi intihar etti. Vakalar son yıllarda artış gösterdi. Kocaeli’nde sadece bir haftada 7 kişi intihar etti, Aydın’da ise bir günde 3 kişi canına kıydı. Türkiye’de 2015-2019 yılları arasında 12 bin 384’ü erkek, 3 bin 971’i kadın olmak üzere toplamda 16 bin 355 intihar vakası gerçekleşti.

 

Ülkemizdeki gelir dengesizliğine paralel olarak o oranda da yoksulluk hızla artmaktadır maalesef. Bir sendikanın bu yıl hazırladığı “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk” raporuna göre ekonomik kriz, 1 milyondan fazla yeni işsiz meydana getirdi. Türkiye’de 16 milyon kişinin yoksul, 18 milyon kişi ise yoksulluk riski ile karşı karşıya olduğu belirtilen rapora göre Türkiye’de en zengin ile en yoksul arasındaki gelir eşitsizliği 8.7 katı buldu. Rapora göre, Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en çok olduğu ülke Türkiye. Halk bir yılda 1500 dolar fakirleşti. Yoksul sayısı son 2 yılda yüzde 8.4 arttı. Dünyada çalışan yoksulluğu yüzde 9’u, Türkiye’de ise yüzde 14.4’ü buldu. Her 10 kişiden 7’si borçlu.

Ülkemizle ilgili diğer ilginç bir rapor ise Türkiye’deki gıda israfıyla ilgili. 2021 BM Gıda İsrafı Raporuna göre Türkiye'de her yıl 7,7 milyon ton yiyecek çöpe atılıyor.2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre Türkiye'de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılıyor. Türkiye dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor. Rapora göre dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor ve gıda israfında Türkiye dünya üçüncüsü. Son 17 günlük kapanma nedeniyle tarım üreticilerinin ellerinde kalan ürünleri çöpe atmaları, öte yandan marketlerde de sebze ve meyvelerin çok pahalı şekilde üreticiye arz edilmesi nasıl izah edilecektir? Üreticiyle tüketici arasındaki fırsatçılık ve anormal fiyatlar nasıl çözüme kavuşturulacaktır?

 

Ülkemizin elinde bulundurduğu diğer bir rekor ise, makam aracı sayısı; araştırmalar göre Türkiye’de 125 bin makam aracı bulunuyor. Türkiye'deki makam aracı sayısı 125 bin iken,  Almanya'da 9 bin, Japonya'da 10 bin, Fransa'da ise 8 bin makam aracı bulunmakta. Gerek kamu gerekse özel sektör borçlarının çığ gibi büyüdüğü ülkemizde bu kadar çok israfın olması bir tesadüf mü, yoksa bir sonuç mudur? Gelir dağılımında ki dengesizliğin nedeni; ücretler, vergiler ve kamu kaynaklarının yerli yerince kullanılmaması değil midir? Özellikle belediyelerin gereksiz yatırımlarının ardı arkası kesilmiyor maalesef. Her iki üç yılda bir yenilenen kaldırımlar, sürekli değişen peyzaj çalışmaları, sırf göze hitap eden gereksiz projeler ve bunlardan nemalanarak servetini büyüten müteahhitler ve taşeron iş adamları. İşsizliğin ve yoksulluğun hızla arttığı bir dönemde olmasa da olur kabilinden yapılan çalışmalarla belediyelerin borçlarına yeni borçlar katmak, bankalara sürekli faiz ödemek hangi aklın ve vicdanın eseridir? Bilemiyoruz, anlayamıyoruz.

“Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir.” Diye buyuran bir Peygamber (S.A.V.)’in ümmeti olarak Müslümanlığımızı bir gözden geçirmemiz gerekmiyor mu? Yine: "Hangi mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle halkı Allah'ın korumasından uzak düşer." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 33) ihtarına kulak asmamız gerekiyor mu? Sakın bahar mevsiminde olmamıza rağmen yaşadığımız kuraklığın nedeni aç ve muhtaç insanlar olmasın? Allah Resulü (S.A.V.): “  Bir toplum, mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir. Şayet hayvanlar da olmasaydı, tek damla yağmur bile yağmazdı.”Diye buyuruyor, zekâtlar tam olarak verildi mi, hak eden yere ulaştı mı? Hiç bunları düşündük mü? Bir zamanlar kuraklıktan perişan olan ve yağmur duasına defalarca çıkılmasına rahmetten mahrum kalan bir beldede durum büyük bir zata anlatılır. Allah dostu zat yanındakilerle birlikte beldeyi dolaşır, damı arızalı bir evin önünde dururlar içeride iki küçük kız kardeş ve bir de dul annelerini görürler. Yetimlerden biri: “Damımız yıkık olduğundan yağmurda ıslandığımız ve ayakkabımız olmadığından çamurda yürüdüğümüz için yağmur yağmasın diye sürekli dua ediyoruz” der. Yetimlerin damı onarılır, ihtiyaçları karşılanır ve yağmur yağmaya başlar. Hazreti Peygamber (S.A.V.):  "Bir beldede bir kişi açlıktan ölecek olursa, o belde halkının tümü ölenin katili sayılır ve ölenin diyeti onlardan tahsil edilir." ( Ahmed b. Hanbel,Müsned, l. 55; ) diye buyurmaktadır. Buna rağmen Afrika ve Asya kıtasında her gün yüzlerce kişi acından ölmektedir. Bir tarafta çöpe atılan milyonlarca ekmek ve tonlarca gıda, öte yandan acından ölen insanlar. Zannedersem bizim ahretteki hesabımız çok ağır olacak ve acından ölenler bizlerden davacı olacaklar. İş işten geçmeden dünyalık yatırımları bırakıp ahrete yatırım yapalım. Geçici olan kısa hayatı ebedi hayata tercih etmeyelim. Ey makam sahipleri: “Kenar-ı Dicle’de Bir Kurt Aşırsa Koyunu, Gelir de Adl-i İlahi Sorar Ömer’den Onu” Vecizesini büyük harflerle yazdırarak çerçeveletip karşımıza asarak günde birkaç kez okusak faydalı olur zannederim. Cenabı Allah bize verdiği her şeyin tek tek hesabını soracaktır. Hesaba çekilmeden kendimizi bir hesaba çekelim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkına çok dikkat edelim, ahrette sadece amellerimizle baş başa kalacağımızı unutmayalım. Rabbim rızasına uygun şekilde verdiklerini harcamayı ve verdiği nimetleri rızasını kazanmak için infak etmeyi nasip eylesin. Âmin.

 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
02Tem
20Şub

Anormalle nasıl normalleşilecek?

27Ara
13Ara
27Eyl

Fahiş fiyatlar, faizler ve kurlar